6 Ocak 2009 Salı

Zevk, acı ve arkadaşlık ( Epikür'ün gözünden..)

Yunanlı filozof Epikür'e göre zevk, esenlikli bir hayatın hem başlangıcı hem amacıydı. Mutluluğun garantisi, bilgeliğin en önemli aracı da arkadaşlık.

Nasıl yaşamalı? Zevk için, zevk içinde, zevkle, zevkli yaşamalı. Zevk deyince, şehvet peşinde koşmak, sefahat veya aldırmazlıkla, duyarsızlıkla sefa sürmek akla gelebilir. Veya zevk, en leziz yemekleri yiyip yiyip yeniden yemek için kusmak gibi aşırılıklarla ilişkilendirilebilir. Buna karşılık, acı deyince aklımıza hemen işkencenin en ıstıraplısı gelmese de, onu da fiziksel ve zihinsel diye ikiye böleriz.

Oysa zevk de acı da beyinde yaşanır. Duyu organlarının maruz kaldığı acıyla, sevilenin yitiminde zihinde çöreklenen acı elbette ayrı tutulabilir ama tensel acının tinsel acıya, tinsel acının tensel acıya dönüşmesinin çok örneği var. Aynı şekilde tensel zevk tinsel zevki, tinsel zevk tensel zevki hazırlar.

Acıdan kaçar zevke yöneliriz. Epikür 2 bin 300 küsur yıl önce bu argümanı, felsefesinin temeli yapmıştı. "Zevk, sevinçli bir yaşamın ta kendisidir" diyordu, "her seçimin, her kaçınmanın başlangıcıdır, her iyi ona göre ölçülür". O zamanlar saz âşıklarının yanında bir de bilgelik (sophia) âşıkları (philia), yani filozoflar vardı. Epikür de bunlardan biriydi.

Atinalıların asker verme, garnizonluk yapma karşılığında yerleşim hakkı tanıdığı ailelerden birinin çocuğu olarak Sisam'da İÖ'de doğdu. Epikür kargaşa dolu bir çağın tanığı oldu. Büyük İskender Mısır'ı, Pers topraklarını, Yunanistan'ı zaptetmiş, Atina kent devletini (polis) buyruğu altına almış, Yunan kültürünü Afganistan'a dek duyurmuştu. Polis terk edilmekte, yerine cosmopolis, dünya yurttaşlığı doğmaktaydı. Bilmeye ve varlığa dair geleneksel sorular, yerlerini, iyi bir yaşam nedir ve buna nasıl erişilir sorularına bırakmıştı.

Epikür böyle bir çağda, Platoncu filozof kral veya Aristo gibi kral filozofu olmak yerine evinin bahçesini insanlara açtı. Bahçede toplandılar, sohbet edip tartıştılar. "Bahçe filozofları" diye ünlendiler. Komünal bir örgütlenme kurmadılar, tezlerini benimsemeyenleri dışlamadılar, köle özgür, kadın erkek ayrımı yapmadılar. Aralarında hetiara Leontion da vardı (hetira, Antik Yunan'da entelektüel konsomatris demek). Ünlü kadın filozoflardan Themista da, bahçe âşıklarından biriydi. Dönemin Yunan felsefe okulları otoriter tarikatlara dönüşürken bahçe filozoflarının tartışmaları Yunancanın konuşulduğu her yere yayıldı. Roma'nın bir Akdeniz imparatorluğu olmasıyla, Roma'da da kuvvetli bir yankı buldu.

Bununla birlikte köleci Yunanistan'da ve Roma'da köleyi özgürle, kadını erkekle eş tutmak, politikaya dudak bükmek, üstüne üstlük zevki ilkeleştirmek şimşekleri hep üzerilerine çekti. Epikür'ün yaşamı sürgünlerle geçti. Sisam'dan Değirmendere'ye, Sığacık'a oradan Midilli'ye, Lapseki'ye, Atina'ya taşındı durdu. Hep bekâr kaldı, hiç çocuğu olmadı. Zevk filozofu, idrar yolu acıları içinde İÖ 270'te dizanteriden öldü.

Arkadaşlık

Peki zevk, erdemle çatışmaz mı? Zevk "bencilik", erdem "elcilik" değil midir? Ceza ve ödül zıtlığını düşünün. Cezalandırılmayayım diye ihanet edene veya ödül peşinde koşarken elindekini esirgeyip paylaşmayana erdemsizlik yükleriz. Fedakârlık, bağımsızlık erdem çıkarcılık, bağımlılık erdemsizlik değil midir? Öyleyse, kendine yeterlik ile arkadaşlık zıtlaşmaz mı?

Epikür, "Mutluluğu bütün yaşam boyunca güvenceleyecek, bilgeliğin sahip olduğu en önemli araç arkadaşlıktır. Arkadaşlık, mutluluğu tanıyalım diye bizi harekete geçirmek için etrafımızda dans ediyor" diyordu. Epikür'ün bu paradokslara verdiği yanıt, zevki yorumlayışına bağlıdır.

Ona göre "zevkten yoksun olduğumuzda zevki ararız ama acı duymuyorsak zevke de ihtiyaç duymayız". Uykusuzluk, açlık ve susuzluk doğal ve zorunlu ihtiyaçlardır örneğin susuzken suyu arzularız, giderince arzulamayız. Epikür'e göre işte bu doygunluğun kendisi de zevklidir. Acı yokluğu zevki, dertsizlik zevki, fiziksel ve zihinsel dinginlik (ataraxia). Peşinden koşulacak zevk budur. Dolayısıyladır ki zevk, esenlikli bir yaşamın hem başlangıcı hem de amacıdır.

Zevk, arzunun tatmininden oluşur acı, arzunun hüsranından. "Bırakın" diyor, "zorunlu olmayan öyle kalsın zorunlu olmayanı ihtiyaç haline getirmeyin". Kendine yeterliğin ve özgürlüğün koşulu budur ona göre. Güç, servet, ün ve benzeri arzular ise beyhudedir çünkü bunların bir ölçüsü yoktur, dolayısıyla tatmin edilemezler. Ne doğal ne zorunludurlar sürekli daha fazlasını arzulatır dolayısıyla sürekli acı yaratırlar.

Öyleyse arkadaşlıkla zevk nasıl bağlantılanabilir? Öncelikle, Epikür'e göre arkadaşlık yarar ve yardıma dayalıdır. Arkadaşa yararlı olmalı, arkadaş yararlı olmalıdır. "Yalnızlık, yalıtılmışlık, teklik toplumun boş inançlarıdır" diyor Epikür. Bir yanda yukarıdaki anlamda kendine yeterlik, özgürlük arkadaşlığın koşuludur ama aynı zamanda kişi "ancak arkadaşlıkta kendine yeterliğe ulaşılabilir". Böyle bir arkadaşlığın zevkini canlandırmak için işe yarar görünen Japonca bir sözcük var: "Amae."

Amae

Japon psikanalist Takeo Doi, Japoncadaki amae sözcüğünün, bebeğin her canı isteyişinde annesinin memesine sarılmak, müsamahakârca kucaklanmak ve anneyle bir olmak isteyişine göndermede bulunduğunu söylüyor. Ona göre bu duygu, mahcubiyet, sıkılma, utanç duymaksızın, kendini başka bir insana bırakabilme, keyfince ona yakınlaşabilme, sırf siz olduğunuz için kabul görme anlamında yetişkinlikte de sürüyor. Doi'nin anlattığına göre, sözcüğün kökeni, amaeru fiili sevilmeyi ummak anlamına geliyor. Sevgilinin "başını göğsüme yasla" deyişindeki gibi veya misafirliğe gittiğinizde, sizden hiçbir şey beklemeden her türlü ağırlamayı yapan Anadolu konukseverliğindeki gibi kişinin rahatlamasına, gevşemesine hatta şımarmasına izin veren duygusal güvence beklentisini anlatıyor. Türkçede de Batı dillerinde de benzer bir sözcük yok ama Doi, Kore ve Ainu dillerinde eşdeğerinin bulunduğunu söylüyor.

Ayrılıkta birlik sevinçtir. Böyle bir candanlık, aile içerisinde veya aynı değer yargılarını paylaşan grup içerisinde görülse de, Epikür'ün beklediği tek şey sözünde durmak. Güven arkadaşlığın özündedir kişi gerektiğinde ölümü göze almalıdır. Ama bu, kendini başkasında bağlamak, başkasının iradesine tabi kılmak, kendini nesneleştirmektir. Risklidir, ihanete uğranabilir, suistimal edilebilir, ki Epikür'e göre acıların en büyüğü budur. Birlikte ayrılık acıdır. İşte bu acının giderilmesi, güvenin sürekli tazelenmesi zevklidir. Böylece erdem zevkin, zevk erdemin kurucusu olur. "Ancak arkadaşlıkta kendine yeterliğe ulaşılabilir çünkü sadece arkadaşlıkta, acının, yaşamın zevkine karşı olduğu argümanı yalanlanır."

Epikür'ü anlamak için kısaca Aristo'nun arkadaşlık görüşüne göz atmak ilginç olabilir. Aristo'ya göre de arkadaşlık en büyük mutluluktur. Ama kişi, kendinden yola çıkarak sever başkasını. Başkasını sevmek Aristo'ya göre, kendini başkasında sevmektir. Nasıl lir ustası ustalığını çalarak sergilerse, bir erdem olarak cömertlik cömert davranışı gerektirirse, akılla oluşturulan erdem de dışavurulmak zorundadır. Ustayı ancak usta olanın layıkıyla anlayabilmesi gibi, bilge de kendi benzerini arar. Arkadaşın, kendine yeterli, özgür bireye yararı budur. Dolayısıyla, kendini sevmenin ne kadar başkasını sevme olacağı, benzerlik derecesiyle ilişkilidir.

İkisi de yüceltir arkadaşlığı ama Aristo'da arkadaşlık, erdemin hayata geçirilmesidir. Epikür'de ise erdem de zevk de arkadaşlıkla doğar. Aristo kadınla erkeğin arkadaşlığına inanmaz Epikür savunur.

Dünyada çok az arkadaşlık var, öyleyse çok az zevk var.

Kaynak: http://www.kesfetmekicinbak.com/

Hiç yorum yok: