31 Aralık 2008 Çarşamba
29 Aralık 2008 Pazartesi
Önce korktu
Sonra ürktü
Bir daha olmayacak diyerek
Kendini avuttu…
İhanet etti
Önce vicdan azabı çekti
Sonra ağladı sabahlarca
Bir daha olmayacak diyerek
Yeminler etti
İhanet etti
Önce utandı
Sonra yüzüne bakamadı
Bir daha olmayacak diyerek
Kendi ile savaşlar verdi…
İhanet etti
Önce günaha girdi
Sonra dualar etti
Bir daha olmayacak diyerek
Arınmaya çalıştı…
İhanet etti
Önceler yok oldu
Sonralarda sevdi delicesine
Bir daha olmayacak diyerek
Acılar çekti
İhanet etti
Şu anda kendini
Cezalandırıyor
Vicdanını dinledi
Terk etti
Acıları çok
İhanet sebepsiz olmuyor
Sevgiler kimselerle paylaşılmıyor
Yalnızlıklar sebep oluyor
Tek taraflı değil
Suçluyuz hepimiz
saçmalık ve kederin birleşimi
korkmuş, bitkin
sıcaklığına hayran olduğun eller...
bir yaşamı sonlandırıyor
nevroz kapladı ruhumu
kessen bileklerimi
şizofreni akacak..
....
dudaklarımdan dudaklarına geçsin acım
gözyaşlarımla sulanan o siyah çelenkler solsun
seni düşündüğüm her dakika
intahar etsinler zamanın omuzlarından - zamanın boşluğuna doğru.
....
adi ruhlarla donatılmış bedenler
x ışınlarına maruz kalsa
görünür müydü kederler?
....
saçma sorular
saçma cevaplar
hiçbir şey düşünemiyorum
tek istediğim kollarında uyumak
soyut ve somut dünyaların birleşimi olan
anlamsız hayata elveda
uykuya dalıyorum
sana ulaşabildiğim, mutlu olabildiğim tek yer rüyalar.
28 Aralık 2008 Pazar
Nevrotik saplantılar
a) Gözleme fırsatı bulduğum bir kız, yıkandıktan sonra lavaboyu birkaç kez temizleme zorlanımı altındaydı. Bu törenin anlamı, şu özdeyişte yatmaktadır. '' İyice temizlenene kadar kirli suyu atmayın.'' Anlamı ise, çok düşkün olduğu kız kardeşini uyarmak ve daha iyi bir erkekle ilişki kurana kadar yetersiz bulduğu kocasından boşanmasını önlemekti
b) Kocasından ayrı yaşayan bir kadın, bir şey yerken, yediklerinin en iyi tarafını bırakma zorlanımı altındaydı: örneğin kızartma etin sadece dış kısmını alabiliyordu. Bu vazgeçiş, kökeniyle açıklık kazanıyordu. Kocasıyla evlilik ilişkisini reddettiği gün - yani, en güzelinden vazgeçtiği zaman- ortaya çıkmıştı.
c) Aynı hasta, sadece belli bir iskemleye oturabiliyor ve iskemleden zorlukla kalkabiliyordu. Evlilik yaşamının bazı ayrıntılarıyla ilgili olarak iskemle sadık kaldığı kocasını sembolize ediyordu. Zorlanımı açıklamasını şu cümlede bulmuştu: '' İnsanın bir kez karar kıldığı bir şeyden (kocadan, iskemleden) ayrılması çok zor.''
d) Bir dönemde özellikle belirgin ve anlamsız saplantılı bir hareketi tekrarlıyordu. Kendi odasından, ortasında masa bulunan başka bir odaya koşuyor, masa örtüsünü belli bir biçimde düzeltiyor ve zili çalarak hizmetçisini çağırıyor, bir angarya yükleyere geri gönderiyordu. Bu zorlanımı açıklamaya çalışınca, masa örtüsünün bir yerinde leke olduğunu ve örtüyü sürekli olarak hizmetçinin lekeyi görmesini garantileyecek şekilde düzelttiğini hatırladı. Sahnenin tamamı, evlilik yaşamındaki bir yaşantıyı canlandırıyordu. Gerdek gecesi kocası, pek alışılmadık olmayan bir sorun yaşar. İkdidarsız olduğunu görür ve ''gece boyunca'' bir kez daha denemek için ''defalarca kendi odasından gelinin odasına koşar.'' Ertesi sabah yatakları yapan oda hizmetçisi karşısında utanacağını söyler ve bir şişe kırmızı mürekkep alarak çarşafa döker; ama bunu öyle acemice yapar ki kırmızı leke olmadık bir yerde durur. Dolayısıyla kadın, bu saplantılı törenle, gerdek gecesini temsil etmektedir. '' Yemek ve yatak'' * evlilik bu ikisi arasında olur.
* : [ Almanca '' Tisch und Bett'' ( ''Masa ve yatak''). Yasal ayrılma için kullanılan ''separatio a mensa et toro'' ( '' masa ve yataktan ayrılma'') ifadesiyle karşılaştırın.
e) Başladığı başka bir zorlanımın da - vermeden önce kağıt paranın seri numarasını not etme- tarihsel olarak yorumlanması gerekti. Daha güvenilir başka bir erkek bulabildiği taktirde kocasını terk etmeye niyetli olduğu bir dönemde, bir kaplıcada tanıştığı bir erkeğin yaklaşımlarına izin verir; ancak adamın ciddi olup olmadığı konusunda kuşkuludur. Bir gün, bozuk para lazım olunca adamdan beş kronen bozmasını ister. Adamda parayı bozarak iri sikkeyi cebine atar ve şövalyece bir havayla, sikkeyi hep saklayacağını, çünkü onun eli değdiğini söyler. Sonraki buluşmalarında, niyetine inanabileceği konusunda ikna olmak istercesine adamdan beş kronenlik parayı göstermesini istemeyi düşünür, ama bunu yapmaz, çünkü aynı değerdeki sikkeleri birbirinden ayırmak mümkün değildir. Dolayısıyla kuşkusu aynen kalır; ve eşdeğer diğer bütün paralardan ayırdedilmesini mümkün kılmak için sahip olduğu her banknotun numarasını not etme zorlanımını geliştirir.
26 Aralık 2008 Cuma
uzaktaki sevgili
Yalnızlık gitgide yerleşir.
Bir süre sonra bir insan değil bir kavram haline geldiğini anlarsınız.
Özlersiniz pek tabii,ancak özlemenin bir anlam taşımadığını anlayınca bundan da vazgeçersiniz.
Sürekli bir eksiklik, anksiyete içerisinde yaşamaya başlarsınız, sebebin "sensizlik" olduğunu anlamazsınız çünkü artık "senlilik" ile ilgili bir umut kalmamıştır içinizde.
Çok hatırlarsınız onu,en uygunsuz anlarda yalnızlığa düşer veya yanınızdaymış gibi davranmaya başlarsınız. yapacak bir şey yoktur.onsuzsunuzdur artık bu içkileri onsuz içecek, dolmuşlara onsuz binecek başka bir nefesi dinleyerek uyuyamayacak, artık başkalarını güldüreceksinizdir.artık başkaları sizi takdir edecek, başkaları azarlayacaktır.
Bir yandan da elden geldiğince simülasyon yaratmaya çalışan telefonlar sürer. bir süre sonra bir ahizeyle aşk yaşadığınızı anlarsınız.bundan nefret etmeye başlayınca daha az veya daha yüzeysel konuşmalar yaparsınız.yapacak bir şey yoktur.
O gitmiştir. genelde ne zaman geleceğiyle ilgili muğlak bir tarih veya benzeri bir olay vardır.beklemezsiniz bile.Issızlıgın ortasında yalnızsınızdır.
Ve daha kötüsü aslında yalnız da değilsinizdir ama yanınızdakini asla göremezsiniz. kendi kendinize iki kişilik bir ilişki yaşamaya çalışırsınız.bölünürsünüz.iyi bir şey yapınca o sanki sizi görüyormuş gibi sevincini beraber yaşarsınız.
"hayatım" dediğiniz adam başını alıp gitmiştir.ayrı olduğunuz için artık iki hayatınız vardır. bunlardan birinden bihabersinizdir, diğerinden nefret edersiniz.
22 Aralık 2008 Pazartesi
yaratıcı iş fikirleri - 2
Yaklaşan yerel seçimler nedeniyle bizde de çok hareketli bir propaganda dönemi yaşanacak. Bu seçim, geçmişin seçimlerine benzemiyor. Seçmeni etkilemek için "sıra dışı yöntemlere" ve "görülmemiş propaganda malzemelerine" ihtiyaç var.
FARKLI FARKLI PROPAGANDA MALZEMELERİ
İşte bu dönem içinde inovasyon ürünü basit propaganda malzemelerini piyasaya sürenler çok büyük başarı kazanacak. Belediye başkan adayları kıran kırana mücadelelerinde bu "yeni nesil malzemelerle" güç gösterisinde bulunacak, söylenemeyenleri bu materyaller sayesinde söylemiş olacaklar.
Çoğu buluş için hemen on binlerce adet sipariş verilecek, umulmayan boyutta işler başarılacak! Meydanlar, salonlar ve kürsüler bu materyallerin envai çeşit zenginliğiyle donanacak, giysilere adayları anlatan objeler takılacak.
"Banner" lar (bez afişler), "pratik panolar", "seyyar dövizler" elden ele dolaşacak, kapıları ve pencereleri slogan yüklü "posterler" süsleyecek. Envai çeşit bayraklar ortaya çıkıp her yeri şenlik alanına çevirecekler! Propaganda sırasında yalnız görsellik değil, "ses ve ışık oyunları" da devreye girecek. Kimi seçmene özel hazırlanmış koliler içinde "sesli" hediyeler gönderilecek. Bu ambalajlar parti amblemlerini taşıyacak.
Yüz binlerce adet "küçük broşür", "el ilanı", "yelpaze" ve "kartpostal" dağıtılacak. Araçlar özel desenlerle giydirilecek, hatta otomobillere, gemilere ve uçaklara geçici reklam uygulamaları yapılacak. Tüm bunlarda "elektroniğin teknik uygulanışını" da göreceğiz.
BU İŞ ABD'DE SANAYİYE DÖNÜŞTÜ!
Bu işi buluş kültürüyle gerçekleştiren ve kampanyaların çok renkli geçmesini sağlayan Amerika'da seçim malzemesi üreten yerler adeta bir "endüstri" halinde çalışıyor.
Amerika'da yalnız "seçimler" değil "özel günler" ve "bayramlar" da bu işletmelerin ilgi alanı içinde. Bizde henüz bu iş spesifik olarak ele alınmadığı için başta seçim propagandası malzemeleri olmak üzere tüm materyaller "promosyon şirketleri" ve "bayrak üreticileri" tarafından yapılıyor.
Oysa bu işin yapıldığı mekanlarda "slogan yazarları", "dizaynırlar", "ressamlar", "renk uzmanları", "grafikerler" ve "psikologlar" var! Bu ajanslarda her dönemin kendi özelliklerini yansıtan yeni aforizmalar, kampanya sloganları üretiliyor! Bu kurumlar malzeme çeşitliliği yaratan saygın birer şirket olarak yerel yönetimlere, temsilci adaylara ve parti merkezlerine hizmet veriyor.
Çoğu "outdoor reklam aktiviteleri" de yapıyor. En çok kazananlar ise "patriotic items" adı verilen ulusal simgeleri ve propaganda malzemelerini dizayn eden firmalar. Bunlar en basitinden en karmaşık çeşidine kadar yüzlerce katalog malzemesine sahipler. Burada tişörtten, şapkaya, araç üzerine monte edilen sesli aygıtlardan, şişme propaganda sistemlerine kadar her şeyi bulmak ve sipariş etmek mümkün.
İşin büyüklüğüne rağmen bu firmalar, sadece "yaratıcı ekibi" bünyelerinde tutarak çalışıyor ve malzemeleri dışarıda imal ettirerek sipariş edene teslim ediyorlar.
Propaganda malzemeleri eğer "özel dizayn" gerektiriyor ise hemen tasarım tescilleri yapılıyor, patentleri alınıyor ve ilgili firmanın kataloguna giriyor.
PARA DEĞİL YENİLİK FİKRİ LAZIM
Yaklaşan yerel yönetim seçimleriyle hayli hareketli geçecek kampanyalar için "yaratıcı girişimcilerin" bir araya gelerek "ürün prototiplerini" şimdiden belirlemelerinde yarar var.
Girişimcilerimiz bu işleri "yaratıcı ajans" mantığı içinde ele alırlarsa özgün bir iş kolunun doğmasına yol açabilirler. Unutulmasın ki bu bir ihtisas konusu. Az sermaye gerektiren bu ilginç girişimin asıl ağırlık noktası ise "fikir ve yenilik" üretimi.
Kısacası yetenekli bir ekiple Türk seçmenini etkileyecek "buluşları" birer propaganda objesi haline getirmeyi başaranlar belki de uygulama sahalarını genişleterek "yeni bir sektörün doğmasına" yol açacaklar.
Kaynak:paradergisi - Nur Demirok
Bayim olur musun? :p
Döneri espriyle sundu krizden büyüyerek çıkıyor
Eğlenceli fast food fikriyle yola çıkan Türk usülü fast food restoranı Hamudu, krize rağmen büyümeye kararlı. Nişantaşı ve Gayrettepe'de şubeleri bulunan şirketin ortaklarından Atilla Ozan, 5 yıl içinde 35 şubeye ulaşma hedeflerinin olduğunu söyledi. Kriz döneminde satışlarında artış olduğunu söyleyen Ozan, "Şubelerimizin bulunduğu yerlerde bize rakip olan firmaların fiyatları daha yüksek olduğundan onlardan bize bir yönelme oldu. İstanbul Ulus'ta da kısa bir süre içinde yeni bir şubemiz açılacak" dedi. Ozan, markanın logosu olarak kullanılan karikatürlerin Penguen'in karikatüristi Emrah Ablak tarafından yapıldığını belirtti. Şirket, franchising bedeli olarak 20 bin dolar talep ediyor. Hamudu şubesi açmanın toplam yatırım maliyeti 90-100 bin YTL arasında değişiyor.
ABD'li Maui Wowi Türkiye'de fabrika kuracak
İlk defa yurtdışına açılma kararı veren Amerika'nın ünlü içeceği smoothies (süt, yoğurt ve meyve karışımlarıyla hazırlanan bir içecek) markalarından Maui Wowi, Türkiye pazarına fabrika kurma planları ile adım attı. Türkiye'yi Maui Wowi'nin Ortadoğa ve Avrupa merkezi haline getirmeyi hedeflediklerini söyleyen Maui Wowi Strateji ve Planlama Müdürü Ceyhun Coşkun, "Türkiye'de üretimin yapılarak buradan Arap ülkelerine ve Avrupa'ya dağılması masraflarımızı azaltıp kâr marjımızı artıracağı için gelecek yıl fabrika kurmayı planlıyoruz" diye konuştu. 5 yıl içinde 50 mağaza, 200 hareketli kart açmayı planlayan şirket, turistik yerlere öncelik veriyor. Kioks veya hareketli satış noktası olarak tabir edilen satış modelinin ortalama yatırım bedeli 35-40 bin YTL civarında. Mağaza için ise 35 bin lira franchise bedeli talep ediliyor.
Çiğ köfte gibi Türk lezzetlerini pakete taşıdı
Yaklaşık 28 yıldır çiğ köfte işini yapan Mehmet Yaşar Yılmaz, Türkiye'nin ilk paketli hazır çiğ köfte ve kısırını üretti. Çiğ köftenin lezzetli ve sağlıklı olması için yoğrulmasının hemen ardından yenmesi gerektiğini söyleyen Yerel Lezzet Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz, bu fikirden hareketle paketli çiğ köfte üretimine girdiklerini ifade etti. Paketin içine tüm malzemelerin olduğunu çiğ köfteyi hazırlamak için sadece bir bardak su, 250 gram et veya haşlanmış patates gerektiğini aktaran Yılmaz, önümüzdeki günlerde hazır mercimek köftesi ve içli köfte üreteceklerini anlattı. Yaklaşık 1 milyon dolarlık yatırımla Tarabya'da üretim tesisi kurduklarını dile getiren Yılmaz, günlük 8 ton üretim yaptıklarını 2009'da bu rakamı 3 kat artırmayı hedeflediklerini söyledi. Yurtdışından talep olduğunu vurgulayan Yılmaz, Almanya ve Kanada'yla görüştüklerini aktardı.
Patates cumhuriyeti Türkiye'de büyüyecek
Patatesin dünyanın en çok sevilen yiyeceklerinden biri olduğunu düşünen girişimci Erdal Dalkılıç ve ortağı David Game, farklı bir projeye imza atarak Potato Republic'i yani Patates Cumhuriyeti'ni kurdu. Sadece patates yemeklerinin satıldığı markanın İstanbul'da 2 şubesi var. 2010'a kadar 10 şube açmak istediklerini söyleyen Erdal Dalkılıç, Türkiye'nin ardından Rusya ve Orta Avrupa ülkelerinde büyüyeceklerini belirtti. Restoranda kumpirin yanı sıra sosisli patates potşiş gibi farklı ürünler de olduğuna dikkat çeken Dalkılıç, Türk damak tadına uygun patates yemekleri üretmek için Ar-Ge çalışmaları yaptıklarını dile getirdi. 35 metrekarelik bir Potato Republic şubesinin yatırım maliyeti 50-60 bin dolar arasında değişiyor. Franchise bedeli olarak 15 bin dolar talep ediliyor.
yaratıcı iş fikirleri -1
Bayan kuaförlerde müşteriler saç kesimi sırasında sürekli kendilerine ve aynaya bakarlar.Bu sırada önlüğün üzerindeki bir reklamı farketmeme gibi bir şansları dolayısıyla yok.Eminimki diğer tüm reklam mecralarından daha fazla süre bu reklamı inceleyecekler ve hafızalarında yer edecektir.Nedeni ise önlük takılı iken zaplama gibi bir lüksleri yok.Bir nevi gözleri mahkum.Bu da tam reklamverenlerin ilgisini çekecek bir durum.Tv reklamlarını bir düşünsenize x şampuan milyonları döküyor ama gerçek hedefine ulaşabiliyormu? Bu durumda bizim fikrimiz tam hedefine ulaşabilecek yeni bir reklam mecrası oluyor.Şimdi iş fikri için gereken maddelerin birkaçına geçelim.
1-İstanbul'daki tüm ilçelerin listesini yapıyoruz.
2-Bu ilçelerdeki bayan kuaförlerin sayısına ulaşıyoruz.
3-Kuaförlerin kullan-at önlük hakkındaki görüşlerini alıyoruz.
4-Onlara her ay bedavaya 200 kullan-at önlük vermeyi teklif ediyoruz.
5-Görüşleri ve ön bilgileri toparladıktan sonra maliyetleri araştırmaya başlıyoruz.Kullan at önlük birim maliyeti.Reklam baskı şekilleri ve maliyeti.Dağıtım maliyeti gibi.
6-Daha sonra fikri pazarlama kısmına giriyoruz.Böyle bir alanda reklam verecek firmaları araştırmaya başlayıp daha sonra tekliflere gitmeye başlıyoruz.Örneğin şampuan firmaları veya altın sektöründeki markalar olabilir.Maiyetlere kendi karımızıda koyarak reklamı alıyoruz.(İşin en zor kısmıdır)
7-Reklamı aldıktan sonra ürünleri dağıtıyoruz ve mutlu sona ulaşıyoruz.
İşte düşüncede zengin olmakda buna deniyor.Kabataslak oluşturduğumuz bu fikir sonrasında artık zenginlik hayalleri kurmaya başlayabilirsiniz.
ilginç işler
Küçüklükten itibaren, “Ne olacaksın?” sorusunun cevabı doktor, mühendis, sanatçı ve benzeri bilindik işlerdir. Ama hayat, bazılarının tasarladığı gibi olmaz. Bazen yolunuz sperm üreticiliğine, bazen bir asansöre düşer ve siz o asansörün düğmesine basmakla yükümlü olursunuz. Bu ilginç meslekleri TEMPO dergisi araştırdı.
“300 YTL’YE AĞLIYORUZ”
Ali Öztürk, bir gün, bir caminin içine girdiğinde, tabutun başında hüngür hüngür ağlayan bir gençle karşılaştı. Yanına gidip, “Çok mu yakınındı?” diye sordu. Gençten gelen cevap, “Hiç tanımazdım” oldu. Çünkü o, cenazede para karşılığı ağlıyordu. Ali Öztürk, genç adama, “Senin gibi kaç kişi var” diye sordu. “Çok” cevabını alınca, hepsini toplayıp dernek kurdu. Şimdi 300 kişiler. Ekibi bir saat camide, bir saat evde ağlıyor. “Müşterilerimiz ömründe kimseye zırnık koklatmamış, sevilmeyen insanlar. Öldüğü zaman hanımı makyajı bozulmasın diye ağlayamıyor, miras da kalmış, bizi tutuyor” diyor Ali Öztürk. Cenazede ağlayanlar kişi başı 300 YTL para alıyor. Ekibi hayatın güldürmediklerinden oluşuyor. Ayda derneğe 100 - 150 bin YTL para giriyor.
ONUN İŞİ YÜKSEKLERDE
Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldu Güneş Ergüden. Ancak bu mesleği yapmak istemedi. Onun gönlü paradan çok, keyifli işlerdeydi. Dört yıldır ortağıyla kurucusu olduğu Yüksek İşler’de çalışıyor. Genelde ışıklandırma montajı, sahnelerde ses ışık sistemleri asımı, cam ve konstrüksiyon temizliği en çok ilgilendiği işler. Ama en yüksek işi, Boğaziçi Köprüsü aydınlatma projesi. Burada denizden yaklaşık 160 metre yüksekte çalıştı. Yükseklikle ilgili bir korkusu yok. Sadece yapıları kimlerin inşa ettiğini bilmediği için tedirginlik yaşıyor. “Bu işi yurtdışında yapsaydım, kazandığımın beş katı para kazanırdım” diyor. Türkiye’de ise orta standartlarda yaşamaya yetiyor.
İTİNAYLA SPERM ÜRETİLİR
“Sperm üreticiliği de ne?” demeyin. 1923 yılından bu yana Türkiye’de uygulanan bir yöntem. Verimli sığır ve at ırkı yetiştirmek için iyi cins boğa ve aygırlardan sperm almada ön hazırlık yapan kişiye de ‘sperm üreticisi’ deniyor.Oktay Saparca, bu işi Türkiye’de yapan kişilerden biri. Bir ineğin kızgınlık döneminde onu boğayla çiftleştirmek sıkıntılı oluyor, ancak enjeksiyonla yapılan bu yöntemle zorluklar aşılıyor. Ayrıca verim kayıtları test edilmiş, sağlıklı boğaların spermleri ineklere uygulanıyor ve daha iyi yavrular doğuyor. Bu işi yapanlar hayvan başına 60-70 YTL kazanıyor.Peki bir kişinin, “Ne iş yapıyorsunuz?” sorusuna, “Sperm üreticisiyim” diye karşılık vermesi ne gibi diyaloglar doğuruyor? Oktay Saparca’ya göre, kulağa garip gelse de bu normal bir iş. Üstelik faydalı. O, işini çok seviyor.
İŞİ ASANSÖRLE İNİP ÇIKMAK
Nişantaşı’nda bulunan City’s Inn Alışveriş Merkezi’nin asansörünü kullandıysanız, onu tanımamanız mümkün değil. “Hoş geldiniz efendim, kaçıncı kata gitmek istersiniz?” diye soran nazik kişi, 36 yaşındaki asansör görevlisi Arman Odabaşı. Daha önce farklı mesleklerde çalışmış. İlkokul mezunu. İş ilanında asansör görevlisi aranıyor bölümünü okuyup buraya başvurmuş. Günde yaklaşık 500 kez düğmeye basıp, katlar arasında asansörüyle dolaşıyor. Onun iş alanı üç metrekarelik bir asansör. Günü nasıl geçerse geçsin, nasıl sorunları olursa olsun; o, buraya gelen insanları güler yüzle karşılamak durumunda. Öyle de yapıyor zaten. Üstelik gülümsemek, ona sorunlarını unutturuyor. Bu işi severek yapıyor, maaşını açıklamıyor, “Emeğimin karşılığını alıyorum” demekle yetiniyor. Asansör konusunda eğitim almış. Kendisinin merkezin vitrini olduğunu düşünüyor. Canan Göknil imzalı kostümünü de, asansörünü de seviyor. Günde sekiz saat çalışıyor. Birçok ünlü görüyor, akşam eve gidince kimleri gördüğünü eşiyle paylaşmaktan keyif alıyor.
KÖPEK GEZDİRMEK USTALIK İSTER
Ferruh Akalın, 20 yıl boyunca kendi köpeklerine baktı. Onlar ölünce, bu sevgiyi başkalarının köpekleriyle gidermeye başladı. Bu işten hem keyif alıyor hem para kazanıyor. Günde bir saatten, sekiz köpek dolaştırıyor. Onları ormana ya da parka götürerek sosyalleşmelerini sağlıyor. Köpeğin psikolojisine uygun olarak davranıyor. Bunun eğitimini alan Akalın, 2002’den bu yana köpek dolaştırıyor. Yanında gördüğümüz köpeklerin isimleri Lucy ve Marcy. Onlar işadamı Mehmet Emin Karamehmet’e ait. Akalın’ın müşterileri arasında pek çok ünlü isim var. Müşterilerini orta sınıfın üzerindeki kişiler olarak tanımlıyor. Her köpeğin ayrı karakteristik özellikleri olduğunu söylüyor. Onların dilinden anlamanın, bu işin püf noktası olduğunu belirtiyor. Bir şirkete bağlı olarak çalışıyor. Bu iş için ödenen para, köpeğin cinsine ve yaşına göre değişiyor. Ortalama rakamlar ayda 500 YTL’den başlıyor. İşini seviyor, köpekleri seven herkese tavsiye ediyor.
Marshall Planı
'' Her ne olursa olsun birlikte hareket etmeliyiz.''
Marshall Planı II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye de bulunan 16 ülke bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.
Planın mimarı olan ABD Dışişleri Bakanı George Marshall Haziran 1947'de Harvard Üniversitesinde bir konuşma yaparak Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş kapsamlı bir program önerdi. Marshall Planı buna katılmak isteyen her Avrupa ülkesine Amerikan mali yardımı, malzeme ve makinasını içeriyordu. Türkiye dahil, 16 Avrupa ülkesinin üyeleri 22 Eylül'de Amerika'ya sunulmak üzere bir Avrupa Ekonomik Kalkınma Programı hazırladılar. Bu program üzerine Amerika 3 Nisan 1948'de Dış Yardım Kanunu'nu çıkardı. Amerika bu kanuna dayanarak daha ilk yılında 16'lara (İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan,Türkiye, Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç) 6 milyar dolarlık bir ekonomik yardım yaptı. Bu yardım ileriki yıllarda 12 milyar dolara ulaştı. Marshall planı, Sovyetler Birliği ve onun uydularına da açık olmakla birlikte, Doğu Bloku üyeleri buna katılmak istemediler.
Marshall yardımları sonucunda ve üç yıllık bir süre içinde Avrupa'daki sanayi üretimi savaş öncesine oranla % 25, tarımsal üretim ise % 14'lük bir artış gösterdi. Dış Yardım Kanununun çıkması üzerine 16 Avrupa ülkesi, 16 Nisan 1948'de Avrupa Ekonomik işbirliği Teşkilatı'nı kurdular.
Marshall Planına karşılık Sovyetler de uyduları arasındaki ekonomik ilişkileri ve işbirliğini sıkılaştırmak için, Sovyet Dışişleri Bakanı'nın adına gönderme yapan Molotof Planı ikili ticaret düzenini kurdular. Zira, Çekoslovakya başta olmak üzere bazı uydu ülkeler Marshall Planı'na katılmak için büyük istek göstermişti. 1948 Şubat'ındaki Çekoslovak darbesinde bunun büyük etkisi vardır.
14 Aralık 2008 Pazar
Siyonizm, Kudüs'teki Siyon Tepesinin adından gelir. Yahudi halkının Filistin'e dönme umudu, Yahudi düşüncesinin sürekli bir yönüdür; bu düşünce Mesih'in geri gelme düşüncesinden ayrılmaz. Yahudilerde Mesih inancı çok önemlidir. Mesih'in gelme amacı, dünyada bir Yahudi devleti kurmaktır. Hatta İsrail kurulduğu zaman Yahudi gazeteleri "Mesih'in Ayak Sesleri" başlığını atmışlardır.
Siyonizm kim tarafından ortaya çıkarıldı?
Siyonizm 19.yy sonlarında Avusturyalı gazeteci Theodor Herzl(1860-1904) tarafından ortaya atıldı. Ama ortaya atılmakla kalmadı, Yahudi camiası tarafından kabul gördü. Herzl'in 1896 yılında yazdığı kitabı Der Judenstaat (Yahudi Devleti) ve 1897 yılında yazdığı, Die Welt(Dünya) gazetesi, 1897 yılında Basel'de toplanan 1.Dünya Siyonist kongresi'nde savunulan düşüncelerin kaynağı oldu. Herzl için Siyonizm'in babası desek, herhalde yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Siyonizm ne zaman ortaya çıktı?
Yahudiler MS. 71'de Romalılar tarafından yurtlarından çıkarıldılar. Ve bu yüzden Kudüs'e dönme hayaliyle yaşadılar. XIX.yy'daki "ulusların uyanışı" Yahudi ulusçuluğunun canlanması için elverişli koşullardan biriydi; 1881'den sonra, Rusya'daki Yahudi kırımının artması bunu hızlandırdı. Ama Siyonizm'in asıl amacı bunla sınırlı kalmayacak.Siyonizm'in gerçek amacı, dünyayı ele geçirmektir. Bu onlar için değiştirilmiş Tevrat'ın bir emridir.
6 Aralık 2008 Cumartesi
kafkaesk
anlamıyorum
bu daha önce de oldu
daha fazla katlanamıyorum
bu aptalca oyunlar
hep şaşkınlıkla biter
seni geri getireceğim
sadece bir kez daha terketmek için
rüyalarımda öldüm
bunun anlamı ne?
ateşte kayboldum
benim yok edici arzum
seni yine hayalkırıklığına uğrattım
çünkü kalmana izin verdim
iyi hissediyormuş gibi yapardım
sadece büyük bir yalan
kusursuz bir yanılsama
seni benim yaptım
sadece seni bir kez daha incitmek için
the rasmus- funeral song lyrics
5 Aralık 2008 Cuma
never forget your poison kiss
abused me confused me..
oooow there is a world without you
i see the lie
i will survive
living in a world without you
never forget your poison kiss
2 Aralık 2008 Salı
Zeki Demirkubuz
1964 ' te Isparta'da doğdu. İstanbul Üni. İletişim Bölümünden mezun oldu.1986'da reji asistanı olarak işe başladı ve 1994'te ilk uzun metrajlı filmini '' C Blok'' u çekene kadar yönetmen yardımcılığı yaptı.
Filmografi
1994 - C blok / C Block
1997 - Masumiyet / Innocence
1999 - Üçüncü Sayfa / The Third Page
2001 - Yazgı / Fate
2001 - İtiraf / Confession
2003 - Bekleme Odası / The waiting room
http://www.demirkubuz.com/
Cigarette_Burns baba'nın tavsiyelerine saygı duyulur,her aklı başında insan evladı gibi ben de duydum ve Zeki Demirkubuz'un filmlerini izlemeye karar verdim. Şimdilik C-Blok,Masumiyet ve İtiraf ' a ulaşabildim,henüz izlemedim.İzledikten sonra unutmazsam izlenimlerimi yansıtırım buraya.
yatağım tabutum oldu
nefes alamıyorum,konuşamıyorum
kafam bir bomba gibi, hala beklemede
kalbimi ve ruhumu al
artık onlara ihtiyacım yok
aşık olduğum kişi
beni dizlerimin üstüne çöktürüyor
beni rüyalarımda boğuyor
aşık olduğum kişi
yine tekrar tekrar
beni aşağıya çekiyor
gece hipnoz etti
sessizce yanımda doğuyor
boşluk, hiçbir şeylik
içimde bir delik açıyor
inancımı ve gururumu al
artık onlara ihtiyacım yok
bu yatak kilisemin taşı oldu
fırlatıldığım yere bir karanlık bahçesi oldu
bu yüzden hayatımı al
artık ona ihtiyacım yok
the one i love-the rasmus
Aşkın hayaletini bırakıyorum,sadakatin üzerine düşen gölgelere
Sadakatin üzerine düşen gölgelere
Taptığım kişi o
Sessiz boğuluşumun inancı
Üzerimdeki hem iyi hem de kötü olan büyüyü boz
Kaderin kollarında kaybolan
Hem iyi hem de kötü
Pes etmeyeceğim
Ele geçirildim onun tarafından
Bir haç giyiyorum
O benim İlah’ım oluyor
Üzerimdeki hem iyi hem de kötü olan büyüyü boz
Kaderin kollarında kaybolan
Seni istiyorum
Sadece seni istiyorum
Ve sana ihtiyacım var
Sadece sana ihtiyacım var
Üzerimdeki hem iyi hem de kötü olan büyüyü boz
Kaderin kollarında kaybolan
bittersweet-apocalyptica (the rasmus cover'ı daha güzel ,)