20 Ekim 2008 Pazartesi

20. sone

Yaradan, kadın yüzü çizmiş sana eliyle,
İstek dolu sevgimin efendisi dilberi;
İnce kadın yüreğin öğrenmemiştir hile,
Bilmez kadınlardaki kancık döneklikleri;
Gözlerin daha parlak, kahpelikten yoksundur,
Neye bakarsa baksın altın yaldız kaplatır;
Erkeklerin en hoşu, en hoş şeyler onundur,
Erkekleri büyüler, kadınları çıldırtır.
Seni yaratmış olsa kadın olarak önce
Yaradan bile çılgın bir sevgi duyacaktı,
Ama bir hiç uğruna bir fazlalık verince
Varlığına doymaktan beni yoksun bıraktı.

Değil mi ki kadınlar için yaratmış seni,
Sen sevgimi al, onlar sömürsün hazineni.

Limp Bizkit dönüyor



''The Unquestionable Truth'' albümünün başarısızlığının ardından 2006 yılında dağılan Limp Bizkit, yeniden müzik ortamlarına dönüyor. Fred Durst, iki buçuk yıllık aranın ardından Limp Bizkit olarak yollarına devam edeceklerini açıkladı.

2006'da ayrıldıklarını açıkladıktan sonra kendi yollarına giden ve kişisel projeleriyle ilgilenen Limp Bizkit üyeleri, iki buçuk yıllık aranın ardından yeniden bir araya geliyor.

Grup üyelerinin prova yaparken çekilmiş görüntülerinin internette yer alması üzerine Limp Bizkit'in MySpace sayfasından açıklamada bulunan Fred Durst, bir süredir yeniden beraber takılmaya başladıklarını; ancak dinleyicilerinin karşısına çıkmak için biraz daha zamanları olduğunu belirtiyor. Limp Bizkit'in geleceği için heyecan duyduklarını söyleyen Durst, açıklamasında en çok merak edilen konuya da açıklık getiriyor. Limp Bizkit'in ardından Black Light Burns grubunu kuran ve Marilyn Manson'a katılan Wes Borland, maalesef Limp Bizkit kadrosunda yer almayacak. Borland'ın yerine Evanescence'ten tanıdığımız Terry Balsamo gitarları çalacak.

bluejean

Sevgisizlik boyu kısaltıyor




Sevgisiz kalan çocuğun boyu kısa olabiliyor. Türkiye'de görülme sıklığı yüzde 3-15 arasında değişen boy kısalığı, anne karnından başlayıp final boya kadar uzanan yaşamda birçok etkene bağlı olarak gelişebiliyor. Bu etkenler arasında beslenme bozukluğu ve sevgisizlik gösteriliyor.

***:maşallah bizim boyumuz eşşek kadar kj.buradan da sevildiğimizi anlayabiliriz şçllkfg

kaynak: cumhuriyet gazetesi

19 Ekim 2008 Pazar

Atatürk'ten geleceğe miras sözler



< Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.

< Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir halettir; fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz.

< Hiç bir zafer gâye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gâyeyi elde etmek için gereken en belli başlı vasıtadır. Gâye, fikirdir.

< Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refah Türkiye idealinin belkemiğidir.

< Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir.

< Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

< İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur.

< Bu millete çok şey öğretebildim; ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim.

< Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.

< Zafer, ‘Zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ise, ‘Başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘Başardım’ diyebilenindir.

< Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

< Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

< Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

< Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.

< Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.

< İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

< Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

< Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa...

< Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

< Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

< Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.

< Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

< Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

< Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

< Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

< Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

***:mükemmel sözler,ama insan okudukça kahroluyor,her cümlede milli benliğin ayaklar altında olduğunu,öğrencilerin düşünmekten yoksun obez patates çuvallarına döndürüldüğünü,kadınların şiddetin en şiddetlisini yaşadığı bi ülkede olduğunu ve yine de bir şeyler yapamadığı, yapmadığını bildiği için insan kahroluyor. Karizmaya bak be,heyt Atatürk'üm bedenen, ruhen, fikren sen en büyüksün.

Naturalaji ile karakter tahlili testi

Rüyaya yatıyorsunuz ve üç tercihiniz var. Rüyanızda hangi renkteki kelebeği görmek isterdiniz? Mavi üzerine beyaz benekli mi, sarı üzerine siyah benekli mi, beyaz üzerine kırmızı benekli mi?

Mavi Üzerine Beyaz Benekli'yi tercih ettiyseniz; başkalarının bakış açılarından çok da memnun değilsiniz. Sizi yeterince iyi değerlendirmeklerinden şikayet ediyorsunuz. Size inanmadıkları ve güvenmediklerini düşünüyorsunuz. Söylediğiniz hiçbir fikir ciddiye alınmıyor ve fazla önemsenmiyorsunuz.

Çaresi: Artık hayallerinizi, projelerinizi başkalarına anlatmaktan vazgeçin, başkalarının desteğini alabilmek için uzun uzun onlara dil dökmeyi bırakın. Elinizdeki ile yetinerek, proje ve hayallerinizi tek başınıza adım adım gerçekleştirmeye başlayın ve azimli olun.

Sarı Üzerine Siyah Benekli'yi tercih ettiyseniz; siz gerçek bir hayalperestsiniz, bir de tez canlı... Hesapsız kitapsız dalıyorsunuz her türlü işin içine. Dikkat çekmeyi, beğenilmeyi ve takdir edilmeyi seviyorsunuz. Ama çok sık hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Öyle anlarda iç dünyanıza çekiliyor ve büyük sıkıntılar yaşıyorsunuz.

Çaresi: Hayal kurmak iyidir, çünkü her şey önce hayalle başlar; ama hayallerinizi gerçekleştirmek için ciddi adımlar atmadan önce gerçek dünyanın gerçeklerini de hesaba katmalısınız. Hayal kurun ama ayaklarınız yere sağlam bassın.

Beyaz Üzerine Kırmızı Benekli'yi tercih ettiyseniz; siz gerçekten çok saf olmalısınız, kim size iki çift güzel söz söylese, biraz ilgi gösterse hemen onun ekseni içine giriyorsunuz. Bu durum da sizin kullanılmanıza, yönlendirilmenize neden oluyor. Çok sık darbe yiyor ve aldatılıyorsunuz. Her şeye çabucak kanarak tehlikeli sularda yüzüyorsunuz.

Çaresi: Günümüzde dikkatli olmakta yarar vardır. Hatta dikkatli olmayı kural haline getirenlerin başları ağrımaz. Tehlikelerden uzak durmak istiyorsanız, insanların her dediğine inanmayın ve kendinize göre bir güven çemberi oluşturun.

Bir kumaş tasarımcısınız ve sizden bir deseni seçerek sadece onunla bir tasarım yapmanız istendi. Hangisini seçerdiniz? Gül deseni mi, ağaç dalları deseni mi, yaprak deseni mi?

Gül desenini tercih ettiyseniz; sizi gündelik hayatınızda yönlendiren, çoğu zaman cinsel arzularınız oluyor. Tercihlerinizi de genellikle bu yönde yapıyorsunuz ve asla objektif olamıyorsunuz. Çelişkili davranışlar sergiliyorsunuz ve kişilik kırılmaları yaşıyorsunuz.

Çaresi: Toplumsal hayatın devam edebilmesi için, insanı diğer canlılardan ayıran en büyük yapılardan biri olan süper egonuzu devreye sokmak zorundasınız. Süper ego, insanın değerler sistemi, ahlak ve etik, vicdan ve asalet duygusudur.

Ağaç Dalları desenini tercih ettiyseniz; siz büyük projeleri, büyük hayalleri olan bir insansınız. Karmaşık işleri seviyorsunuz ve zor işleri üstleniyorsunuz. Muhtemelen zeka dereceniz çok yüksek ve zeka oyunlarında yüksek puan alıyorsunuz. Ancak topluma uyum sorununuz var.

Çaresi: Anlayın ki artık yüksek ruhlu ya da yüksek zekalı insan sayısı fazla değil. Diğerlerinin yarattığı değerlere uyum göstermezseniz çok sıkıntı çekersiniz. Diğerlerinin, vasat olanların gücünü küçümsemeyin. Soğukkanlı davranmayı öğrenmelisiniz.

Yaprak desenini çektiyseniz; sizi hayattaki olaylara karşı yönlendiren, değer yargılarınızı oluşturan büyük oranda sezgileriniz oluyor. Sanki çevrenizde bir sürü "Koruyucu Melek" var ve hep yardım görüyorsunuz. Ancak bu durum bazen istenmeyen olaylara neden oluyor.

Çaresi: Sezgilerinize güvenmeniz ve çoğu zaman sezgileriniz ile sorunlarınızı çözmeniz iyidir; ancak bazen de diğer değerleri kullanmanız gerekir. Örneğin bilgi…Bilgiye ulaşacak yolları kullanın ve bilmeniz gereken ne kadar çok şey olduğunu görün.

***:mavi üzerine beyaz kelebek ve ağaç desenlerini seçmiştim ben.iyi de bundan bizene diye düşünebilirsiniz ama umrumda değil,yazı benim yazım ne istersem onu yazarım :D

Lost incelemesi



Lost'un Mekanizması

Mekanizmayı çözebilmek için gerçekten de son derece donanımlı olmak gerekiyor. Bazı seyirciler yüzeysel bilgiler ile bir teori geliştirebiliyor ama sonuç fiyasko. Ciddi bir "Akıl Oyunu" paradoksu var dizinin içinde. Yani senaristleri, seyircilere "Senin ne düşüneceğini" biliyoruz diyerek sürekli şaşırtmaca veriyorlar. Bugüne kadar varolan bütün komplo teorilerine neredeyse yer verilmiş dizide. Gen bilimi, klonlama, hayaletler, zaman yolculuğu, ışınlanma, kaçırılan insanlar, genetik mucizeler... Geride hiçbir şey bırakılmamış. Neredeyse bütün dinlerden ve mistik akımlardan örnekler alınmış. Seyirci herhangi bir yerde, herhangi bir bilgi kırıntısı ile döngü, zaman, uzam, gen, boyut gibi teoriler öne sürmekte ve hemen akabinde bu teori bir şekilde çürütülmektedir. Senaristler, seyircinin ne düşünebileceğini ve hangi yemlere, tuzaklara yakalanacağını bilerek seyirciyi bir bölümde yemlemekte ve merak duygusunu tetikte tutarak ilerlemektedir. Öne sürülen bütün teoriler dizinin içinde bir şekilde çürütülmüştür. Bu durumda seyirci hâlâ merak içinde bütün bunların anlamı ne, bu kadar sırrı nereye bağlayacaklar ve bu sırların nasıl bir teorisi olacak diye düşünmeye devam etmektedir. İşte sır şu: "Atlantis kıtası, Mu inancı Agarta, Shambala."Dizinin gideceği başka bir liman yok zaten. Bir teoriye göre, binlerce yıldan beri süregelen iyi ile kötünün savaşını; Işık oğulları ile Karanlığın oğulları arasında süregiden ve dünyayı kolonileştirmek, insanları da köleleştirmek isteyen Karanlığın oğullarını engellemek ve onların amaçlarına ulaşmaması için savaşmakta olan Işığın oğullarının yani Atlantislilerin, Mu inancına sahip doğaüstü güçleri olan, hatta bu dünyaya ait olmadıkları öne sürülen bu bilgelerin savaşını anlatmaktadır Lost.

Lost Dizisinin Derdi Nedir?

Bu savaşın farkında olan ve yakın bir tarihte de gizli kalmış bu savaşın bütün doneleri ile yüzeye çıkacağını bilen yapımcılar, bir hamle yaparak bu bilginin ortaya çıkmasından önce insanları bu bilgiye hazırlıyor. Bu yapımcılar ya iyi adamlar ya da kötü adamlar. İyi adamlar Atlantisli ve şunu demeye çalışıyorlar: "Ey insanlar, sizler kötülüğün kölesi oldunuz. Sizleri çeşitli kontrol sistemleri ile köleleştirdiler ve köleleştirme devam ediyor. Sizlerin gerçek olağanüstü güçlerinizin farkında olmanızı istemiyor kötü adamlar. Her biriniz gerçekte nasıl muhteşem metafizik güçlere sahip olduğunuzu bilirseniz o güçlerinizi geliştireceksiniz ve kötü adamlar sizi köleleştiremeyecek. Oysa şimdi yaptıkları; sizin beyin gücünüzü engellemeye çalışmak, sizi aptallaştırmak ve tam olarak teslim olmanızı sağlamak. Bizlerse sizleri daldığınız bu derin uykudan uyandırmaya ve beyin gücünüzün farkına varmanızı sağlamaya çalışıyoruz. Böylece bizler ve sizler kötü adamlara karşı birleşerek onları yeneceğiz ve böylece yeniden 'Altın Çağ' gelecek." Diğer yandan eğer Lost dizisinde kötü adamların parmağı varsa onlar da şunu söylemeye çalışıyor: "Hiç direnmeyin, aranış içine girmeyin, hatta savaşmaya hiç kalkmayın, sizlerin gücü bize yetmez Atlantisli Agartalıları nasıl yendiysek sizleri de yeneriz. Siz en iyisi direnmeden teslim olun; kölelik, savaşmaktan daha iyidir. Beyin gücünüzü kullanmaya kalkmayın, biz sizin yerinize düşünürüz. Siz sadece, üretin ve tüketin. Yoksa sonunuz kötü olur."

Sır İsimler

Adada bulunan hemen hemen herkesin adı ve soyadı, tarihteki çeşitli karakterle denk geliyor. Çok sayıda yazar, düşünür, eski siyasetçinin gerçek adaları ve soyadları bazen bir bütün bazen de parçalı olarak karakterlere dağıtılmış. Bu düşünürlerin birçoğunun Royal Akademi'den olduğu dikkat çekiyor ve içlerinden çoğu Illuminati yandaşı, yani Aydınlanmacı teorinin savunucuları. Aynı zamanda Kabbala öğretisindeki isimler ile İbrani dinindeki kutsal kişilerin isimleri de sıkça kullanılmış.

LOST'un Sırları

Lost dizisinin sırrı Atlantis ve Mu ile ilgilidir. Mu, sulara batmadan önce Büyük Okyanus'ta Amerika ile Asya arasında, merkezi ekvatorun biraz güneyinde yer aldığı düşünülen varsayımsal kayıp kıtadır. Gizli arkeolojide adı geçen bu gizemli medeniyetle ilgili çok şeyler söylenir. Agarta ve Shambala bu iki insan ve doğaüstü medeniyetin günümüzdeki dünyadaki uzantıları olarak kabul edilir.Benjamin Linus, Lost dizisinde Atlantis-Agarta Shambala'yı, Widdmore ise Karanlığın Güçlerini temsil etmektedir. Binlerce yıl önce bu iki metafizik güçleri olan medeniyet büyük bir savaşa tutuşmuştur. (Işığın Güçleri ve Karanlığın Güçleri -Diğer adı ile Işığın Çocukları/Karanlığın Çocukları- Tanrı-Şeytan çatışması… Gökten düşen şeytani melekler efsanesi bu konuyla ilgilidir. Uzayda başlayan iki Meleksi Medeniyet arasındaki savaş dünyaya kadar gelmiştir.)

Onlar, olağanüstü güçleri ve silahları ile savaşarak birbirlerini yok etmişlerdir. Yaşadıkları kıtalar, artık yaşanamaz hale gelince de ülkelerini terk edip dünyanın diğer yerlerine göç etmişlerdir ve birbirleri ile savaşları binlerce yıldan beri hâlâ sürmektedir. Atlantis kıtasının milleti olanlar Agarta ve Shambala adı altında Tibet'e yerleşmiş ve orada yeraltında bir medeniyet ortaya koymuştur, dış dünyadaki insanlarla gizlice irtibat kurarak kendilerini ve kendi gerçeklerini gizleyerek onları yönetmişlerdir. Çeşitli pagan dinlerin kurucusu, öğreti sahibi ruhbanlar onlar arasından çıkmıştır. Binlerce yıllık tarih boyunca kendilerini dış dünyanın insanlarından gizleyen bu iki üstün medeniyet, dış dünya insanlarından çeşitli yöntemlerle ordular kurarak o insanları kendileri adına savaşa sokmuştur.

Lost adasında devam eden savaş da bu iki grup tarafından yapılmaktadır. Adaya sığınmış olan Agarta medeniyetinin temsilcisi, anavatanı Atlantis olan Benjamin Linus kendi varlığını korumak için birçok metafizik yöntemler kullanarak adayı dış dünyanın gözlerinden korumayı başarmış ve Agarta'nın soyunu adada sürdürmeyi sağlamıştır. Ancak diğer yandan ezeli düşman olan Karanlığın Çocukları'nın temsilcisi Widdmore onların peşindedir ve adayı gizlenmekte olduğu örtünün altından çıkararak üzerinde yaşayan herkesi yok etmeyi planlamaktadır; çünkü adada yaşayan herkes düşman taraftan yani Agarta'dan olabilir. Agartalılar Hermetik'tir. Daha doğrusu Mısır bilgeliğini ve medeniyetini bildiklerini Atlantis kıtasından gelen Agartalı rahiplerden öğrenmiştir. Hermes de bu bilgiyi alarak kendi yurdu olan Helen topraklarına götürmüştür. Böylece Hermetik düşünce Helen üzerinden, Roma ve Batı dünyasına ulaşmıştır. Savaşları yapanlar Atlantis ve diğerleridir. Onların adına savaşanlar ise dış dünyadaki işbirlikçiler ve kiralık askerlerdir. Bu askerler çoğu zaman beyinleri yıkanarak savaş alanına gönderilir. LOST da bu savaşı anlatmaktadır.

1.Bölümün Yorumlanması

Dizinin ilk bölümünde ilk sahne: Göz. Doktor Jack'ın gözünden kamera açılıyor. Göz, Hermetik sembol skalasında tanınma anlamına gelmektedir. Bu bir çeşit parola, işaret, selamlama gibi bir anlam taşır, yani burada Hermetik var. "Bu seninle ilgili bir şey. Dikkatini buraya ver. Burada sana bir mesaj var" anlamına gelir. Bilinçaltları kodlanmış olan ilk uyandırılma kodu ve ilk teması budur: GÖZ. Göz işareti ile, bir müridin bilinçaltındaki ilk kapı açılır ve ilk uyanma başlar. Jack'ın gözlerini açtığında gördüğü ilk canlı, bir köpektir. Sıradan çoban kırması bu köpeğin yine Hermetik semboller skalasında önemli bir karşılığı bulunmaktadır. Anlamı ise "Bu yolculukta yalnız değilsin. Bize güven, sana rehberlik edecek, sana yol gösterecek, karanlıklar içinde sana ışık olacak bir rehberi yanına vereceğiz" şeklindedir. Köpek sembolü ile hedefin bilinçaltındaki ikinci kapı açılır.

Bu dizide Hermetik gizli kod ve sembollerini kullanarak hedefleri bir tuzağın içine çekmek ve onların gizli kimliklerini ortaya çıkarmak istenmektedir. Jack'in sol ve sağ yanağında ikişer çizgi şeklinde yara izi ile uyanması da hedefin bilinçaltındaki bir sonraki kapıyı açmak amaçlanmıştır. "Sen işaretli ve seçilmiş olansın. Bu işaret, bu yara izi sana bir anlam ifade ediyorsa sen seçilmiş olansın. İzlemeye devam et" anlamına geliyor. Hedefin bilinçaltındaki üç kapı açılmıştır ve hedef artık yolculuğa başladığının farkındadır. Diğer işaretleri beklemektedir. Kaza alanında, sahilde, iki tür insan vardır. Yüzlerinde çizgi şeklinde yaralı olanlarla, hiç yara almamış olanlar… Burada hedefe semboller kullanılarak yeni bir mesaj verilir. Yüzünde çizgi şeklinde yara izi olanların sembolik karşılığı: "Bu bir operasyondur, uyandırma işlemi başladı, senin gibi başkaları da olacak. Arkadaşlarını seç." şeklindedir. Yüzünden yara almış olanların seçilmiş olduğunu ifade etmektedir.

Charlie dört parmağının boğumuna yazdığı "FATE" (Kader ya da İnanç) kelimesi ile yeni bir mesaj veriyor hedefe. Çünkü hedefteki savunma sistemleri bilinçaltında harekete geçmiştir ve bir şeylerin ters gittiğini söylemektedir. Hermetiğin şifreler kırıldığında güvenliği sağlayacağı bir sistemi var. Buna göre kod zamanı bazen başa çevrilir ve yeni kodlarla güvenin sağlanması istenir. Hedefte şüphe hisleri başlamıştır. Yeni kod girilmezse hedef kendini imha edecektir, yani bilinçaltı düzeyinde işaret ve parolalar anlamını yitirecektir. Yeni kod hızla sisteme girilmelidir. Yeni kod ise "FATE" kelimesidir. Hedef yeniden düzelmiştir ve algılamaya devam etmektedir.

Kate'in ölünün ayakkabısı giymesi ise bir sonraki işaret. Hedefe yeni yönlendirilme veriliyor bu şekilde. Ölü ayakkabısı giymek Hermetik sembollerinde "Güven" anlamına geliyor. Jack'ın elinde baston gibi kullandığı bir sopa ile Kate ve Charlie'yi yanına alarak dolaşmaya çıkması ise sonraki sembol. "Jack'ın hareketlerine kilitlen" yol ayrımı burada yapılıyor. Artık hedef bu andan itibaren Jack üzerinden işaretleri takip etmeye başlayacaktır. Yolda Charlie'nin "Dünyanın sonu havası" şeklinde konuşma yapması ise, uyandırmanın neden yapıldığı konusunda bütün şifreyi tamamlayan alegorilerden biridir. Hedef artık neden uyandırıldığını bilmektedir.

LOST'taki Bazı Şifreler ve Semboller

Jack ve Sayid ile bazıları neden hep dış dünya ile irtibat kurmak için bir telsiz, telefon ve vericinin peşindedir?Dış dünya sürekli bağlantı kurmaya çalışmak, yani bir arınma ve aydınlanma ayini sırasında bilinç direnmekte. Aydınlanma için kendini yeterli görmemekte, kişiler hiçbir şekilde rehberliği kabul etmemekte. Buna dış dünyanın etkisi diyebiliriz.

Birileri yaşamasına rağmen uçaktaki pilot neden ölmek zorunda kaldı?Öyle biri zaten gerçekte yok. Görevini tamamlamış bir figürandan başkası değil. Öyle çok sayıda kişi var yolcular arasında, bir şekilde ölüp gidiyorlar. Onlar üç boyutlu birer nesneden başka bir şey değiller.

Neden aradan 16 saat geçtikten sonra pilotu buldular?Her şey için mantıklı bir neden yaratılması gerekmektedir. Aynı bir filmin senaryosu gibi her şey kendi içinde mantıklı olmasa arınma ve aydınlanma süreci tamamlanamaz. Orada bulunan yiyeceklerin bile bulanlar için mantıklı bir nedeni olmak zorunda. Adada olan birçok şey bir tiyatronun sahnesi gibi, sadece o kişilere gerçeklik duygusunu vermek için hazırlanmış.

Pilotun yüzündeki yaralar neden o kadar fazlaydı?Pilot bir canavar tarafından öldürüldü. Söndü, silindi. Bir önemi yoktu. Zaten pilotta yoktu.

Ormandan gelen canavar sesi, ne anlama geliyor?
Arınma ve aydınlanma töreninin sahne ışıklarından başka bir şey değil. Her bir parça, süreci tamamlıyor.

John Locke neden portakalı kabuğu ile birlikte yedi?O anda farklı bir yerde olduğunu anlamaya başlamıştı. Sınava hazır bir çocuk gibi, diğerlerinden farklı olarak o farkında ve biliyor. Kanında Atlantislilik olduğunun farkında, gücü hissediyor. Muzipliği bu yüzden.

John Locke'un yarası neden sağ gözünün altında ve üstündeydi?Yara izi sağ yüzünde olanlar, diğerlerine göre arınma ve aydınlanma sürecinde mesafe kat etmiş durumunda, çıraklıktan ustalığa doğru ilerliyor. Hepsi farklı bir şekilde işaretli. İşaretli olmalarının nedeni, adada henüz göremediğimiz diğer Atlantislilerin adayları takip etmesini kolaylaştırıyor. İneklere damga vurur gibi… Her aşamada her biri farklı bir işaret taşıyor ve görünmez gözler onları izlerken bu işaretlerden ne kadar geliştiklerini anlıyor.

Pilot neden uçaktan büyük bir güç tarafından dışarıya çekildi?Bu, bir çocuğu yaramazlık yapmasın diye başka bir şey ile korkutmaya benziyor. Ölümü ve tehlikeyi çok yakınlarında hissetmeleri gerekiyor adayların. Bu bir şok uygulaması. Böylece o şok altında bilinçaltında olan kodlar açığa çıkmaya başlayacak. Şöyle düşünelim; sadece aşırı, büyük bir korku altında salgılanan bir hormon var, ancak bu hormon salgılandığında bilinçaltındaki bazı noktalar açığa çıkmaya başlıyor. Adada, adayların yaşadığı inanılmaz sıkıntılar, korkular ve heyecanlar bu tür salgıların salgılanması amacıyla yapılıyor. Yani gerçek dünyada yaşama ihtimalleri olmayan yeni ve farklı duyguları onlara yaşatıyor Benjamin Linus. Diğer türlü, gerçek hayatta her biri bir şekilde uyanabilir ve bir rehber olmadığından da delirebilirlerdi. Adaylar her şekilde daha önce yaşamadıkları ve tanımadıkları farklı duygular yaşıyorlar ve o her bir duygu farklı bir hormonun salgılanmasını sağlıyor.

genç gelişim dergisinden alıntıdır

18 Ekim 2008 Cumartesi



Kristal Çocuklar

Devre sonu dediğimiz şu zamanda çok farklı, çok güzel ve çok özel çocuklarla karşı karşıyayız. Bu çocukların devre sonunda çok özel rolleri var. Bizler bu çocukların bir bölümüne İndigo çocuklar ve son yıllarda doğan diğer çocuklara da ki onların rolleri de çok farklıdır kristal çocuklar diyoruz.

Önce kısaca İndigo çocuklardan bahsedelim, İndigo ne demek, bu çocukların özellikleri nelerdir ve bu çocukların dünyamız için, gezegenimiz için rolleri nelerdir?

Yeni çağ dediğimiz ve dünya beşeri için yeni bir tekamül düzeyinin arifesinde olduğumuz şu günlerde, her şeydeki hızlı değişime paralel olarak, yeni doğan çocuklarda da değişiklikler var. 80'li yılların başlarından beri, belirgin niteliklere sahip çocuklar dünyaya gelmeye başladılar.

İndigo çocuk, bir dizi yeni ve olağandışı psikolojik nitelik sergileyen ve genelde daha önce belgelenmemiş bir davranış biçimi gösteren çocuktur. Bu yeni kalıpları görmezden gelmek potansiyel olarak bu değerli çocuklarda dengesizlik ve düş kırıklığı yaratmak demektir.

İndigo çocukların en belirgin özellikleri şunlardır;
1- Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelirler ve öyle davranırlar.
2- Burada olmayı hak ettiklerini hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.
3- Kendi değerlerini bilmek onlar için bir sorun değildir.
4- Mutlak otorite karşısında zorluk yaşarlar.
5-Belli şeyleri kesinlikle yapmazlar Örneğin kuyruğa girmek gibi.
6- Ritüel, yönelimli ve yaratıcılık gerektirmeyen sistemler karşısında düş kırıklığı yaşarlar.
7- Herhangi bir sisteme uyum sağlamazlar ve sistem yıkıcılar gibi görünürler.
8- Kendi türleriyle birlikte olmadıklarında anti-sosyal görünürler.
9- Suçluluk duygusu verilerek disipline edilemezler.
10- İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.

İndigo çocuklar şu anda aşağı yukarı yedi ile yirmi beş yaşları arasında bulunuyorlar. Kristal çocuklar ile bazı ortak özellikleri paylaşmaktadırlar Her iki kuşakta son derece duyarlı ve psişiktir ve önemli yaşam amaçlarına sahiptirler. Aradaki esas fark onların mizaçları, zihinsel ve duygusal yapılarıdır.

Kristal çocuklardan önce gelen İndigo çocuklar, Kristal çocukların gelebilmeleri için yolu açmışlardır. Kristaller İndigo’ların çığır açışından yararlanan kuşaktır. İndigo’lar önden giderek, dürüstlükten yoksun her şeyi temizleyip yol açmaktadırlar. Sonra kristal çocuklar bu temizlenmiş yolu izleyerek daha güvenli bir dünyaya doğru ilerlemektedirler.

İndigo çocuklardan sonra, devre sonunda doğmakta olan Kristal çocukların da çok farklı özellikleri ve yüksek görevleri vardır.

Kristal çocuklarda fark edeceğiniz ilk şey; onların gözleridir; bunlar iri, nüfuz edici ve yaşlarının ötesinde bir bilgelikle size bakan gözlerdir. Onlar gözlerini sizin gözlerinize hipnotik bir biçimde kenetler ve o sırada ruhunuzu tüm çıplaklığıyla görürler.

Dünyamızda hızla çoğalan bu özel ve yeni çocuklar mutlu, sevinç verici ve bağışlayıcıdırlar. Aşağı yukarı sıfır-yedi yaş arasındadırlar. İndigo’ların tersine, Kristal çocuklar çok mutlu ve sakin yaradılışlıdırlar. Kuşkusuz onlar da öfkeyle bağırıp çağırıp tepinebilirler ama büyük ölçüde bağışlayıcıdırlar.

Kristal çocuklar, bir kuvars kristalinin prizma etkisi gibi, pastel tonlarda, güzel, çok renkli, hareli auralara sahiptirler. Bu kuşak ayrıca kristallere ve kayalara karşı büyük bir ilgi duyar. Kristal çocuklar ismi bu nedenle ortaya çıkmıştır.

Kristal çocukların özellikleri şunlardır;
1- Çoğunlukla 1995'te ve o yıldan sonra doğmuşlardır.
2- Yoğun, uzun ve dikkatli bakan iri gözleri vardır.
3- Mıknatıs gibi çeken manyetik kişiliklere sahiptirler.
4- Son derece sevecendirler.
5- Çoklukla geç konuşmaya başlarlar.
6- Müzik yönelimlidirler ve konuşmaya başlamadan önce, şarkı söylemeye başlayabilirler.
7- İletişim kurmak için telepatiyi ve kendi yarattıkları işaret dilini kullanırlar.
8- Onlara yanlışlıkla, otizm ya da Asperger sendromu tanısı koyulabilir.
9- Sakin, tatlı ve şefkatlidirler.
10- Başkalarını bağışlayıcıdırlar.
11- Son derece duyarlı ve empatiktirler.
12- Doğaya ve hayvanlara çok bağlılık duyarlar.
13- Şifacılık yetenekleri sergilerler.
14- Kristaller ve kayalar ile çok ilgilenirler.
15- Sık sık meleklerden, rehber ruhlardan ve geçmiş yaşam anılarından söz ederler
16- Son derece sanatçı ve yaratıcıdırlar.
17 - Vejetaryen yemeklerini ve meyve sularını etli yiyeceklere ve yemeklere yeğlerler.
18- Şaşırtıcı bir denge duygusuna sahip, korkusuz araştırıcılar ve tırmanıcılar olabilirler.

1995 yılı birçok insanın kemirici bir huzursuzluk duyduğu bir yıldı. O yıl birçok birey çok derin ruhsal deneyimler geçirdi. Kristal çocukların o tarihte gelmeye başlamaları tesadüf değildir. Onlar, yetişkinlerin en sonunda çocukların daha yüksek titreşimleri ve daha saf yaşam biçimleri için hazır olduklarını biliyorlardı. İlk gelen kristaller, 1995'in yüksek düzeyli bebeklerin kitlesel gelişi için uygun olacağı sinyalini vermiş olanlardı. Doğan kristallerin sayısı artmayı sürdürmektedir ve her yılın yeni doğan kristal çocukları; giderek artan derinlikte, ruhsal yetenekleri gözler önüne sermektedirler ve daha da sereceklerdir.

Kristal çocukların bu yetenekleri çoğu zaman bilimsel olarak açıklanamadığından maalesef bu çocuklara Otistik tanısı konmaktadır. Oysa ki, Otizmin tanısal kriterleri çok açıktır; otistik kişi öteki insanlardan kopuk bir halde, kendi dünyasında yaşar. Otistik kişi, başkalarıyla iletişim kurmaya ilgi duymadığı için konuşmaz. Kristal çocuklar ise bunun tam tersidir; onlar geçmiş tüm kuşaklar arasında insanlara en bağlı, konuşkan, ilgili ve sokulgan olanlarıdır. Onlar ayrıca felsefidirler ve ruhsal olarak yeteneklidirler, görülmemiş bir sevecenlik ve duyarlılık düzeyi sergilerler.

Eğer biz bu çocuklara hastalık damgasını vurarak ve ilaçlarla uyuşturarak bize boyun eğmeye zorlarsak, semavi alem tarafından gönderilen bir armağanı zayıf düşürmüş oluruz ve daha kök salmadan bir uygarlığı yıkmış oluruz. Allah'tan bize kristal çocukları gönderen aynı semavi alem, bu çocukları savunanlara ve destekleyenlere yardım etmektedirler.

Kristal çocuklarla ilgili her şey, daha onların döllenmelerinden itibaren olağanüstü şekilde gelişmeye başlar. Doğdukları andan itibaren gözlerinde çok güçlü ve bilen bir bakış vardır ve her zaman her durumda sakin ve güvenli davranırlar. Bu anlamlı ve yoğun gözler, Kristal çocukların yaşamda geç konuşmaya başlamalarının nedenlerinden biridir, çünkü onlar sadece gözleriyle bir çok şeyi ifade edebilirler. Gözleri, yetişkinler üzerinde sahip oldukları hipnotize edici gücün bir parçasıdır. Kristal çocuklar insanların dış görünüşlerinin ötesini görür... Onlar içsel, ruhsal ışığı görürler ve her şeyi içlerine alırken gözleri huşuyla açılır. Onların gözleri derin ruhsal anlayışlarını yansıtıyor. Bunlar meleklerin gözleri gibi sevecen, sabırlı ve şefkatli gözlerdir.

Kristallerden yayılan sevgi karşı konulmazdır. Normal olarak çocuklardan kaçınan insanlar bile kristal çocukların sıcak kişiliklerine, karşı konulmaz bir çekim hissederler.

Sadece kristal çocukların değil, onların anne ve babalarının da ruhsal olarak son derece duyarlı oldukları görülür. Çünkü bu çocukların ruhları, aşikar bir biçimde, onları ruhen besleyici bir ortamda yetiştirebilecek ana-babaları seçiyorlar. Kuşkusuz, ruhsal farkındalıktan yoksun ana-babalardan doğan çocuklar da var. Böyle durumlarda onların yakın aile çevrelerinden, büyükanne, dede, teyze, amca gibi, bu çocukların ruhsal bilgilerini ve yeteneklerini koruyup geliştirmelerine yardımcı olan son derece gelişkin insanların yardımlarıyla büyürler.

Kristal çocuklar doğuştan psişiktirler: Bebekken, melekleri ve hami varlıkları net bir biçimde görebilirler, insanların zihinlerini derin bir biçimde okuyabilirler ve bizlerin vizyonlarını görerek, bize güvenip güvenmeme konusunda kararlarını verirler.

Telepati, kristal çocukların dünyayı yalandan, aldatmacadan kurtarmalarını sağlayacak bir yetenekleridir. Bu çocuklar büyüdüklerinde bir politikacının ya da satıcının onları aldatıp aldatmadığını kesin olarak bileceklerdir ve bu dünyanın insanlarını dürüstçe yaşamaya zorlayacaklar.

Bazen kristal çocuklar transa girer ve bu sırada anne babalarını duymaz görünürler. Bu hal onlarda özellikle dışarıda, doğada olduklarında meydana gelir. Bu transa girme halinden dolayı da bu çocuklara otizm tanısı koyulabilmektedir. Bu yanlış bir tanıdır, çünkü bu anlarda, bu çocuklar dünyadan, sürekli değil, sadece geçici olarak, kısa bir süre için kopmaktadırlar.

Kristal çocuklar gezegenin ortak enerjisinden çok fazla etkilenirler. İnsan kitleleri korktuklarında ya da dünyayı değiştirecek bir olay meydana gelirken, onların moralleri bozulabilir ya da aşırı heyecanlanabilirler. Çünkü onlar başkalarının duygularını, kendi duygularıymış gibi hissediyorlar, onların burada bulunuş nedenlerinden biri de huzur ve barış koruyucuları olmalarıdır. Birisi huzur içinde olmadığında, bunu hissederler.

Kristal çocuklar sadece duygusal olarak değil, aynı zamanda fiziksel olarak da duyarlıdırlar. Yüksek sesli gürültüye, kalabalığa, ısı derecesine, dağınıklığa ve düzensizliğe, karışık ortamlara, yapay ve kimyasal maddelere karşı son derece duyarlıdırlar.

Kristal çocuklar doğuştan şifacıdırlar. Kalplerinde o kadar çok sevgi taşırlar ki, sadece mevcudiyetleri bile şifa verici bir etki yapar. Çok küçük kristal çocuklar bile enerjiyi derin şifalar verecek şekilde elleriyle, düşünceleriyle hatta kristallerle yönlendirmeyi iç güdüsel olarak bilirler.

Kristal çocuklar şifacılık yeteneklerine olağanüstü bir iman besliyor ve hiç kuşkusuz, onların çok etkili şifacılar olmalarının bir nedeni de budur. Bu çocuklar sadece fiziksel bedenleri değil, insanların kalplerini de şifalandırıyorlar ve insanlara şunları sağlıyorlar: Duygusal şifa, teselli, şefkat ve öğüt vermek. İşte bu sevgileri sunmak kristal çocukların ortak misyonudur. Onlar bize sevgiyi alıp, kabul etmeyi öğretiyorlar.

Kayaların, çiçeklerin arasında ve su kenarında oynamayı tercih ederler. Hayvanlar üzerinde hipnotik bir etki yaparlar. Hayvanlar bu çocukların masumiyetini hisseder, bu yüzden birbirleriyle sevgi-dalga boyunda iletişim kurup birbirlerini anlarlar. Hayvanlarla dost olmaya ek olarak, doğaya yönelik çok derin empatileri vardır. Hayvanların, böceklerin ve bitkilerin duygularını ve duyumlarını hissederler ve onlarla iletişim kurarlar. Bu çocuklar ileride bize doğanın gizemini ve her şeyin canlı olduğunu öğretecek ve onları fark etmemizi sağlayacaklardır.

Bizler; bu olağanüstü ve özel çocukların yetişkin koruyucuları olarak onlara dünyasal yaşamı öğretmeliyiz. Bu onların, psişik olarak açık kalmalarına yardım eder, onlara düşük enerjileri temizlemeyi öğretmeli ve onları bilgiyle güçlendirmeyi amaç edinmeliyiz. Bizler bu çocuklara, bu güzel çiçek tomurcuklarına iyi bakıp, onların açılıp, serpilmelerine yardımcı olmalıyız. Çünkü onlar bu dünyada çok özel nedenlerle bulunuyor.

İNDİGO ÇOCUK TİPLERİ

İNSANCIL:Kitlelerle çalışacak olan gruptur. Yarının doktorları , avukatları, öğretmenleri, tüccarları, işadamları ve siyasetçileridir. Herkesle son derece dostça konuşurlar ve güçlü fikirlere sahiptirler. Biraz sakar ve dağınıktırlar.

KAVRAMCI:İnsanlardan çok projelerle ilgilenirler. Yarının mühendisleri , mimarları, tasarımcıları, astronotları, pilotları ve subayları olacaklardır. Atletik yapıdadırlar. Etrafındakileri yönetme eğilimi vardır.

SANATÇI:Diğer indigolardan çok daha duyarlıdır ve genelde daha ufak tefektirler. Sanatla ilgilenirler ve yaratıcıdırlar. Yarının öğretmenleri ve sanatçılarıdırlar.

BOYUTLAR ARASI:Diğer indigolardan daha iri yapılıdırlar. Onlar dünyaya yeni felsefeleri getirecek olanlardır.

İNDİGO ÇOCUKLARI YETİŞTİRİRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR

•Sınırlar koyarken yaratıcı olun.
•Bu çocuklara, yetişkin sorumluluk vermeden onlar yetişkinlermiş yada yaşıtlarınızmış gibi davranırlar. Onları büyüklük taslamadan ve küçümsemeden dinleyin , saygı gösterin.
•Eğer onları sevdiğinizi söyler, ama saygısızca davranırsanız , onlar size güvenmeyeceklerdir. •Bir indigo çocuğu yüzünden ve gözlerinden hemen tanıyabilirsiniz, onlar çok yaşlı, derin ve bilge bir ifadeye sahiptirler.

İNDİGO ÇOCUĞU DİSİPLİNE SOKMAK

1-Çocuğu her zaman bilgilendirin ve işin içine katın.
2-Basit açıklamalarla potansiyel yanlış anlamayı önleyin.
3-Çocuğunuza tepkisel davranmayın.
4-Emirler vermekten kaçının.
5-Bir durumu ortaya çıktığı anda çözüme kavuşturun.
6-Çocuğunuza vurmayın ve kaba sözler söylemeyin.
7-Sevginizi açıkça gösterin.

İsa'nın Kefeni..Torino Kefeni


Torino Kefeni; İsa'nın İtalya'nın Torino kentinde bulunan kefenidir. Birçok bilim adamının yıllarca yaptığı araştırmalarla elde ettikleri bilgilere Gore 1.yy a ait olan bir kefendir.

Söz konusu kefen,1978 yılında 40 Amerikalı bilim adamı tarafından cağımızın en gelişmiş cihazları ile incelenmiştir. Üzerinde çeşitli testler yapılmıştır.Kefenin fotoğrafları ilk kez 1898 yılında avukat Secundo Pia tarafından çekildi.Filmler banyo edildiğinde, filmin negatifinde, kefende çıplak gözle görülebilenden çok daha net ve pozitif bir resim çıktığı görüldü.Yani koyu renkler acık,acık yerler ise koyu çıkmıştı.Kısaca kefenin kendisi bir fotoğraf negatifi gibiydi. Bu ilginç fotoğraflar kısa zamanda kefeni dünyaca unlu kılmaya yetti.

Bu olay bilimsel araştırmaların başlangıç noktası oldu. Ta ki olumsuz bir karar gibi görünen C14 testine kadar.Kefen; boyu 4.36 m. genişliği 1.10 m. olan keten bir bez parçasıdır. Üzerinde yakından bakıldığında bulanık ve belirsiz görünen, uzaklaşıldığında ise netleşen çıplak bir adamın gayet düzgün hatlı sekli bulunmaktadır.En şaşırtıcı tespitlerden biri de, kefendeki seklin 3 boyutlu verilere sahip olduğunun bulunmasıdır. John Jackson ve Erim Jumper adlı iki fizikçi, vücut ile bezi ayıran mesafeyle kefendeki bezin parlaklığı arasında matematiksel bir oran olduğunu fark ettiler. Vücudun beze değmiş olduğu yerlerde kefen daha parlaktı; örneğin burun, alın, kaslar gibi yerlerde. Doğrudan temas etmeyen yerlerde ise parlaklık daha azdı; örneğin göz yuvaları, avurtlar gibi yerlerde.

Bu bulgular kefenin üzerindeki seklin 3 boyutlu bir nesne tarafından ortaya çıkarıldığını göstermektedir. Kefendeki şekil insan vücudu ile doğrudan temasla ortaya cıkmış olamazdı, çünkü vücudun bezle temas etmediği yerlerde de seklin devam ettiği görülüyordu. Bu yerlerin parlaklığı da beze olan uzaklığına Gore değişmekteydi. Vücutla kefen arasındaki oran matematiksel olarak kesin bir biçimde hesaplanabilirdi. VP-8 görüntü çözümleyicisi, uzaydaki yıldızların ve gezegenlerin fotoğraflarını görüntülemede kullanılmaktadır. Bu araç 2 boyutlu bir fotoğraftan 3 boyutlu bir görüntü çıkaramamaktadır. Oysa kefenin 2 boyutlu fotoğrafından,3 boyutlu bir görüntü çıkarabilmiştir. Bilginleri hayrete düşüren de budur. Kefendeki seklin 3 boyutlu kopyasının incelenmesinden sonra çok önemli bulgular ortaya cıktı.

Kefendeki adamın gözlerinin üzerinde para olduğu fark edildi.1.yy da Yahudiler ölülerinin gözlerinin üzerine para koyarlardı. İzoyoğunluk yöntemi ile yapılan incelemelerde bu paranın üzerindeki sekil ve yazı belirlendi. Paranın üzerinde bir Romalı başı ve Tiberius Caesar yazısının bulunduğu anlaşıldı.

Kefendeki adamın elleri bilekten çivilenmişti, ikonalarda gösterildiği gibi avuç içinden değil; öyle çakılmış olsaydı vücut ağırlığı nedeniyle el kaslarının yırtılması söz konusudur. Çivi ancak ''despot bölgesi''denilen yerden çakılırsa bilek kemiklerine zarar vermez. Bu noktanın arlığı anatomistler tarafından 19.yy da bulunmuştur.Kefendeki adamın boyu 1.78'dir.Adam sakallıdır.Adamın vücudunda 90 ila 120 kırbaç yarası vardır. Adam iki farklı kişi tarafından kırbaçlanmıştır.Sakalının bir bölümü yolunmuştur.Bacakları kırılmamıştır.Sakalı ikiye ayrılmış gibidir, bu da çenesini kapatmak için çenebazı kullanıldığını göstermektedir.Kefen üzerinde 50 çeşit çiçek tozu(polen) bulunmuştur. Bunlardan bazıları sadece Türkiye'de bulunmaktadır.Keten dokusunun arasında pamuğa rastlanmıştır, Avrupa’da pamuk yetişmemektedir.Karnı şişmiştir. Bu da adamın haç üzerinde boğularak öldüğünü göstermektedir.Ayaklarından da çivilenmiş olduğu görülmektedir.Başına dikenli bir şey geçirildiği, başındaki yara izlerinden belli olmaktadır.Böğrünün sağ tarafında, 5. ile 6. kaburga kemikleri arasında 4,5 cm 'ye 1,5 cm. oval biçiminde mızrak yarasını andıran bir yara görülmektedir.Dizleri yara bere içindedir.Omzunda zedelenme vardır.Kefen üzerinde kan lekeleri vardır.Kefen üzerinde, kefene sarılmış cesedin çürüdüğünü gösterir en küçük bir ize rastlanmamıştır. Bu da cesedin uzun süre kefende kalmadığını gösterir.Bilimsel araştırmalar kefendeki şeklin doğrudan vücut temasından ileri gelmediğini göstermiştir. Bilim adamları cesedin kefenden nasıl çıkartıldığını açıklayamamaktadırlar.

Varılan sonuca göre söz konusu bez, gerçek bir kefendir; ayrıca bu kefen işkence görmüş, haça gerilerek öldürülmüş bir adama aittir. Bu adamın başına gelenlerle İncil'de İsa hakkında anlatılanlar arsında büyük benzerlikler vardır. Amerikalı bilim adamı Stevenson'a göre kefendeki adamın İsa'dan başka biri olma olasılığı 82.944.000'de 1 'dır dır.Birçok bilim adamının yıllarca yaptıkları araştırmalar kefenin gerçek olduğunu gösterirken, radyo karboncular sahte olduğunu söylemektedir.Sonuç olarak kefendeki insan şekli 3 boyutludur,kesintisizdir,suya ve yüksek ısıya dayanıklıdır.Kefen üzerindeki izler boya ile yapılmamıştır.Kefenin dokularında hemoglobine rastlanmış;işkence görmüş bu adamın kan grubu AB Rh+ 'tir.Son yıllarda keşfedilmiş hemodinamik yasalarına da tamamen uymaktadır.Ve kefen ortaçağ’da bilinmeyen bir anatomik mükemmelliği temsil etmektedir.

NOT: Kefenin tarihçesi üç İncil yazarının anlatılarıyla başlar.Matta şöyle yazıyor:"Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. İsa’nın cesedini aldı, temiz keten beze sardı."(Matta 26,57-59)

Markos şöyle yazıyor:"Yusuf keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı ve kayadan oyulmuş bir mezara yatırdı."(Markos 15,46)

Yuhanna da Petrus ile birlikte mezara nasıl koştuklarını anlatıyor."Yuhanna Petrus'tan daha hızlı koşarak mezara önde vardı. Eğilip içeri baktı. Ardından Simun Petrus geldi ve mezara girdi. Yerde duran bezleri ve İsa'nın başına bağlanmış olan mendili gördü. Mendil keten bezle birlikte değildi, ayrı bir yerde dürülmüş duruyordu."(Yuhanna 20,1-4-6-7)

İsa'nın Kefeni -Yazarları :Kenneth E. Stevenson ve Gray R. Habermas.

Köyümüzde kadın kalmadı

Dilencilik ülkemizde adeta bir meslek haline geldi. Bir muhtarın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Zabıta Daire Başkanı Mustafa Tahmaz'a yolladığı mektup ise bunun en açık kanıtı. Muhtar yaşanan durumu şöyle anlatıyor: "'Köydeki bütün kadınlar İstanbul'a dilenmeye geldi. Kocaları bunları gönderdiler. Köyde hiç kadın yok"

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Zabıta Daire Başkanı Mustafa Tahmaz, İstanbul'da dilenciliğin yüzde 90 oranında bu işi meslek haline getiren vatandaşlar tarafından yapıldığını ve organize bir hareket olduğunu söyledi.

Tahmaz, yaptığı açıklamada, İstanbul'da dilencilerle mücadele kapsamında yaptıkları çalışmaları anlatarak, dilenci toplama ekipleri oluşturulduğunu söyledi.

İnsanların duygularını istismar eden dilencilerin çeşitli uygulama pratikleri olduğunu belirten Tahmaz, “Enteresan uygulama yöntemleri var. Bakıyorsunuz çürük etleri koluna yapıştırıyor ve kolunu çürük gibi gösteriyor. (vay canına) Bütün dilenciler böyle demek istemiyorum, ama vurgulamak istediğim bu işin ne kadar profesyonelce ve organize şekilde yapıldığıdır. İstanbul'da dilencilik yüzde 90 oranında bu işi meslek haline getirmiş vatandaşlar tarafından yapılıyor ve organize bir hareket” dedi.

:-)
malesef vicdanlarımızı dahi sömürmeye başladı insanlar.ben şahsen hiç dayanamıyorum böyle yaşlı bi teyze,ya da amca gördüğümde.bir ytl'm kalmış olsa bile çıkarıp veriyorum,çünkü iyi rol yapıyolar.yapıcak bişey yok.taktir Tanrı'ya kalmış.

16 Ekim 2008 Perşembe


15 Ekim 2008 Çarşamba

ahlakın modanın yanında sönük kaldığı bir dünyada

insan ilişkilerini egoizm yönetiyor..
ahlakın modanın yanında sönük kaldığı bir dünyada..
burada başarı kan kırmızı renklerle yazılıyor..!
güç sevdası tarafından biçimlendirilerek
inananları topla ve kadeh kaldır!
tarafsızlık çağının şerefine..
tümüyle sıradan bir hikaye
ağızda çok acı bir tat bırakan.!
olmak istemedigim biri gibi olmak için zorlanıyorum!
kendimi kaybediyorum
daha da derinlere batıyorum....
dünyayı saran ağa takıldım..
tümüyle sıradan bir hikaye
bu benim hikayem..
ağızda çok acı bir tat bırakan..
daha da derinlere batıyorum...
YAKALANDIM
– HAPSEDİLDİM..
YOK OLDUM ...

Inflames-ordinary day

wish you were here

So, so you think you can tell Heaven from Hell, blue skies from pain
cehennemden cenneti, acılar içinden mavi gökyüzünü anlatabileceğini mi düşünüyorsun?
Can you tell a green field from a cold steel rail?
soğuk çelik raylardan yeşil çayırları anlatabilir misin?
bir maskeden gülümsemeyi?
do you think you can tell?
anlatabilceğini düşünüyor musun?
and did they get you to trade your heroes for ghosts?
ve sana kahramanlarınla hayaletleri takas ettirdiler mi?
hot ashes for trees
ağaçlarla sıcak külleri?
hot air for a cool breeze?
sıcak hava ile soğuk esintiyi?
cold comfort for change?
bozuk para olarak soğuk komfor verdiler mi?
and did you exchange a wolk on part in the war for a leed a role in a cage
ve kafesteki başrol için savaştaki sıradan rolü değiştin mi?
how i wish i how i wish you were here
burda olmanı ne çok isterdim
we're just two lost souls swimming in a fish bowl,year after year,
biz sadece akvaryumda yüzen iki kayıp ruhuz,yıllar boyunca
running over the same old ground
hep aynı yüzeyde koşan
what have you found?the same old fears
ne buldun?aynı eski korkuları mı?
wish you were here
keşke burada olsaydın...

pink floyd-wish you were here

14 Ekim 2008 Salı

13 Ekim 2008 Pazartesi

natural born killers


kuzey kore'nin nükleer pokeri


the new york times



sisters of mercy


bush 'un napoleon bonaparte versiyonu


hafıza kaybı


the head of medusa


sentenced


vengeance is mine

oh,i am stunned, you caught me by surprise
Sersemledim, beni beklemediğim şekilde yakaladınız

Assault and run - you outdid yourselves!
Saldır ve kaç - kendinizi aştınız!

Beaten numb, I didn't see you sneaking 'round the corner
Yaralı ve hissiz, köşeden sinsice geldiğinizi görmedim

How could I... There is no sight in my third eye
Nasıl yapabilirdim... Üçüncü gözüm açık değil

We're not done, I will hunt you down
İşimiz bitmedi, peşinizi bırakmayacağım

One by one... I'll blow you all to hell!
Birer birer...Hepinizi cehenneme yollayacağım!

For you faceless, nameless cowards can not hide
Çünkü siz kimliksiz, isimsiz korkaklar saklanamazsınız

The day of reckoning will arrive
Hesap verme günü gelecek

Nakarat: [ Strike from behind and knock me to the ground
Arkadan saldırın ve beni yere serin

Kick me while I'm down!
Yerdeyken tekmelemeye devam edin

Stab me in the back, you bastards
Beni arkamdan bıçaklayın sizi adiler

Tear my heart out of my chest!
Kalbimi göğsümden söküp alın!

I'll rise from the ashes, from these ruins of mine From the wreckage
Küllerimden doğacağım, enkazımın kalıntılarından

I'm right on your track, you bastards
Hemen arkanızdan geliyorum sizi adiler

A dozen of eyes for an eye - vengeance is mine!
Bir göz için bir düzine göz - intikam benim olacak! ]

I have dreams of hammering your skulls
Kafatasınızı çekiçle ezdiğimi düşlüyorum

Fantasies of bashing in your brains
Beyninizi yumruklama fantezileri kuruyorum

Obsessively... I am watching, I am stalking, I am following
Takıntılı bir şekilde... İzliyorum, izinizi sürüyorum, takip ediyorum

And then the massacre begins .
Ve katliam başlıyor.

***mükemmel şarkı,favori parçalarımdan bi tanesi.hatta en favori parçam lkj

sentenced-vengeance is mine

the suicider

"...Ben seni karanlığa götürecek ışığım..."

Evet, işte buradayım, geri döndüm
Ölüdiyar'dan indim
Ölümden döndüm, sondan döndüm geri ...
İntikam almak için buradayım!
Yakında ölümcül alacakaranlık çökecek
ve hep beklediğim gece gelecek ...
şafakta yaşamıyor olacaksın

Ölümü soluyorum... Kan dökmek için yaşıyorum...

İntihar edenim ben her gün ve gece ölen
Öldürmek yetmez beni uzaklaştırmak için

Öldürmek için yaşarım ve yaşamak için öldürürüm
Sonsuza dek ölmeyi özlerim
Her öldürdüğümde yeniden doğarım ...
Sonun olurum senin

Böyleyim ben ve böyle öleceğim
Bin defa daha ...
Ölüyüm ben ve canlıyım
Derin bir nefes al...
Alacağın son nefes olacak!

İntihar edenim ben her gün ve gece ölen
Öldürmek yetmez beni uzaklaştırmak için
İntihar edenim ben hayatın sonunu arayan
Ama beni öldürmek yetmez içimdeki ateşi söndürmek için ..

Böyle öldürürüm ve böyle öleceğim...
Böylece sonsuza dek yaşayacağım

sentenced-the suicider

the rain comes falling down

şimdi her bulut büyüyen bir fırtınaya dönüşüyor
yaşamımı adadığımı aramaya giderken

aşkımı aldıklarından beri
kalbim bomboş atıyor
bu gece sona erecek
kılıcım bana özgürlüğümü verecek

sabit saplı keskin bir çelik
hissettiğim bu acıdan kurtulmama yardım edecek

yağmur damlaları düşüyor
hayatım toprağa akıyor
acıyı hissetmiyorum artık
aşk ateşim şimdi uzaklaşıyor

işte bu ölü ve kanlı sonbahar yapraklarının üzerinde yatıyorum
ölümün beni alıp istediğim yere götürmesini bekliyorum

bu sabit saplı keskin ve sert çelik
çektiğim ıstırapları yok etmeme yardım edecek

yağmur damlaları düşüyor
hayatım toprağa akıyor
acıyı hissetmiyorum artık
aşk ateşim şimdi uzaklaşıyor

yağmur damlaları düşüyor
hayatım toprağa akıyor
acıyı hissetmiyorum artık
bu yapraklar şimdi mezarım oluyor

aşk ateşimi hissetmiyorum artık
artık yağmuru hissetmiyorum

sentenced-the rain comes falling down

one more day

Sanki senin bana olan aşkın
Küle dönüşüyor
Demirden yapılmış beraberliğimiz
Paslanmaya başlıyor gibi

Hayattan nefret ediyorum
Bu pislkten nefret ediyorum
Seni seviyorum ve kendimden nefret ediyorum
Dünyamızdan ve içindeki herşeyden
Nefret ediyorum
Seni sevmekten nefret ediyorum
Nefret ediyorum
Nefret ediyorum

Bana bir gün daha yaşamak için
Sebep göster
Bırak,yağmurun arasından ışığını
Bir kez daha hissedeyim

Sana olan aşkımın sonsuz ve asla
Bitmeyeceğini hissediyorum
Fakat benim gönderdiğimi
Sen almıyor gibi görünüyorsun

Hayattan nefret ediyorum
Bu pislikten nefret ediyorum
Seni seviyorum ve kendimden nefret ediyorum
Dünyamızdan ve içindeki herşeyden
Nefret ediyorum
Seni sevmekten nefret ediyorum
Nefret ediyorum
Nefret ediyorum

Bana bir gün daha yaşamak için
Sebep göster
Bırak,yağmurun arasından ışığını
Bir kez daha hissedeyim

Bana bir gün daha yaşamak için
Sebep göster
Bırak acının arasından aşkını
Bir kez daha hissedeyim

sentenced-one more day

no one there

Mutsuzluğundan kaçış yok
acı ve ıstırap içinde yalnız
depresif ve içi boş uzanmış
aklında tek düşünce
-yarın yok

ve sonra aklını başına topladın
ve senin zamanın olduğunu düşündün
tek bir gözyaşı dökmeden bu dünyayı bıraktın
korkusuz,ümitsiz
sonra sadece başını ilmiğe koyup,herşeyi
akışına bırakmayı düşündün..ve yaptın
evet,yaptın

şimdi her gece sık sık uğruyorsun
ismimi sesleniyorsun,ta ki ben....
bu hüznü duyarak uyanana kadar
aklımda tek düşünce
-takip edeceğim

bunalıma girmek için içiyorum
ve sonra ipi alarak kendimi ifade ediyorum
tek bir gözyaşı dökmeden bu dünyayı bırakacağım
ümitsiz,korkusuz

evet,başımı ilmeğe koyup,herşeyi akışına
bırakacağım..ve yapacağım
yapacağım

aynı senin gibi ipi alacağım
ve nerdeysen orada olacağım

evet,başımı ilmeğe koyup,herşeyi akışına
bırakacağım..ve yapacağım
yapacağım

sentenced-no one there

nepenthe

hayatındaki bütün iyi şeyleri düşün
-o sadece geçici
hayatındaki pozitif tarafları düşün
-asla sonsuza dek sürmezler

sonra unutmak için iç
ve bütün hüznünü at
düşlerini göm
aklını arıtmayı seç
bütün gözyaşları ve korkular ve,yalanlar ve ,ağlamalar ve...
(nepenthe)*
geçmişin bütün gözyaşları ve korkuları ve yalanları ve ağlamaları

seçilenin ışığı öldüğünde
efendi kendi hayatına köle olduğunda

bütün gözyaşları ve korkular ve yalanlar ve ağlamalar ve...
(unut)
bütün aşk ve nefret ve nefret ve nefret senin için-aşkım

seçilenin ışığı öldüğünde
doğru şeyi yapmanın zamanı, bir kez, kahrolası!

unutmak için iç
ve hüznünü at
düşlerini göm
ve boşalmayı seç!

bütün gözyaşlarıve korkular ve yalanlar ve ağlamalar ve...
(intikam)
tüm dünyadaki nefret ,seni yere düşürecek güçtür

seçilenin ışığı öldüğünde
suçlarının cezalarını ödeme zamanıdır

sentenced-nepenthe

killing me killing you

Bebek.görmüşmüydün,cennetimizde bir yılan var
aramızda kıvrılan bir sürüngen
ve duygularımızı dondurarak buza çeviren

ve bundan dolayı kanın her damlasıyla kanıyoruz
çok kıymetli birşey ölüyor ve gerçekten hissediliyor

beni öldürerek,seni öldürerek
sahip olduğumuz herşeyi öldürerek
aşkımızın solması gibi

beni yakarak,seni yakarak
bizi küle döndürerek
alevler denizine sürükleyerek

sevgilim,hissediyormusun,yolumuza yaklaşan bir fırtına var
aramızdaki yanan ışık nerdeyse solmak üzere
kalplerimizdeki ateş yağmurla söndürülüyor
ve tutkunun kırmızı alevi griye döndü

kanın her damlasıyla kırılan kalplerimiz kanadı
çok özel birşey öldü ve sonsuza dek kayboldu
beni öldürerek,seni öldürerek
sahip olduğumuz herşeyi öldürerek
aşkımızın solması gibi

beni yakarak,seni yakarak
bizi küle döndürerek
alevler denizine sürükleyerek

gözlerinden düşen her damla
içimdeki birşeyleri öldürüyor
bizi ayıran bu günlerin herbiri
kalbimden bir parça alıyor

öldür beni öldür beni öldür beni,tekrar aşkınla
ve fırtınayı takip et
beni sona getir sona getir ,aşkınla
ve şeytanları kov

beni öldürerek,seni öldürerek
sahip olduğumuz herşeyi öldürerek
aşkımızın solması gibi

beni yakarak,seni yakarak
bizi küle döndürerek
alevler denizine sürükleyerek

öldür beni öldür beni öldür beni,aşkınla
ve yılanı kovala
beni sona getir sona getir,aşkınla
ve sürüngeni kovala

sentenced-killing me killing you

12 Ekim 2008 Pazar

Tatanka İyotake ( Oturan Boğa )




Oturan Boğa (Yerli dilinde: Tatanka Iyotake) (1831-15 Aralık, 1890)

ABD ordularına karşı savaşan son Yerli kabile şefidir. Sioux (Lakota) kabilesinin reisi ve 25 Haziran 1876'de 7. Amerikan Süvari Birliği'ni yenen 3.500 savaşçının lideridir.Soykırım korkusuyla kabilesini Kanada'ya göç ettirmiş ve 1881'e kadar orada yaşamıştır. Montana'daki bir ABD birliğine saldırınca yakalanmış, ancak Amerikan hükümeti tarafından affedilmiştir.Hayatının geri kalan kısmını, Vahşi Batı Sirki ile dolaşarak geçirmiştir. Büyük ilgi odağı olan Oturan Boğa, seyircilere kendi dilinde küfür ederken, halk kendisine gülmüştür.Aslında alakası olmadığı halde Hayalet Dansı hareketinin liderliği ile suçlanmış ve kendisini tutuklamaya gelen polisle çatışarak hayatını kaybetmiştir.

Oturan Boga'nin beyazlar uzerine yaptigi bir konusmadan kesit:
"...sahip olma istegi onlarda bir hastalık olmus. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama fakirlerin bozamayacağı birçok kural koymuslar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için fakirlerle güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin oldugunu söylüyor, komsularini çitler yaparak kendilerinden uzaklastiryorlar; topragi binalariyla ve diger süprüntüleriyle çirkinlestiryorlar. Bu ulus, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan herşeyi yokeden bir ırmağa benziyor..." Oglalalarin Reisi Oturan Boga

ötekiyim

SAN FRANCİSCO SOKAKLARINDA BİR EŞCİNSEL, GÜNEY AFRİKA'DA BİR SİYAH, AVRUPADA BİR ASYALI, GECEYARISI METRODA YALNIZ BİR KADIN, İSRAİL'DE BİR FİLİSTİNLİ, HİNDİSTAN'DA BİR MAYA, BOSNADA BİR PASİFİST, İSPANYA'DA BİR ANARŞİST, ALMANYA'DA BİR YAHUDİ, TOPRAKSIZ BİR KÖYLÜ, MUTSUZ BİR ÖĞRENCİ, İŞ BULAMAYAN BİR İNSAN, TÜRKİYE'DE BİR KÜRT, AMA HER ŞEYDEN ÖNCE CHİAPAS DAĞLARINDA BİR ZAPATİSTAYIM.YANİ BEN ÖTEKİYİM!

Subcommandante Marcos

11 Ekim 2008 Cumartesi

ABD'nin tüyler ürperten deneyleri

Amerika’da bilim adına yapılan insanlık dışı deneyler tüyler ürpertiyor. İşte onlardan bazıları:


1931 - İNSANA KANSER HÜCRESİ AŞILANDI


Dr. Cornelius Rhoads , Rockefeller Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü’nün gözetiminde insan deneklere kanser hücreleri aşıladı. Daha sonra Maryland, Utah ve Panama’da ABD Ordusu Biyolojik Silah tesislerini kurdu ve ABD Atom Enerjisi Komisyonu’na tayin edildi. Buradaki görevi sırasında Amerikan askerlerine ve hastanelerde yatan sivil hastalara radyoaktif madde verilmesini içeren bir dizi deneye başladı.


1932 - 200 SİYAH KOBAY OLARAK KULLANILDI


Tuskegee Frengi Araştırmaları başladı. Frengi teşhisi konulmuş ancak hastalıkları kendilerine bildirilmemiş 200 siyah erkek tedavi edilmek yerine hastalığın seyrini ve belirtilerini izlemek amacıyla kobay olarak kullanıldı. Sonuçta hepsi frengiden ölen bu insanların ailelerine onların aslında tedavi edilebilecekleri asla söylenmedi.


1935- PELAGRA OLAYI


Milyonlarca insan 20 yıl içinde Pelagra’dan (vitaminsizlikten kaynaklanan bir hastalık) öldükten sonra ABD Kamu Sağlığı Hizmetleri Ajansı nihayet hastalığın kökenine inmek için harekete geçti. Ajansın müdürü en az 20 yıldır Pelagra’nın niasin eksikliğinden kaynaklandığını bildiklerini, ancak ölümlerin büyük kısmı yoksul siyah halk arasında gerçekleştiğinden harekete geçmediklerini itiraf etti.


1940 - TUTUKLULARA SITMA MİKROBU



Chicago’daki 400 tutukluya yeni ve deneysel ilaçların etkilerinin araştırılması amacıyla sıtma mikrobu enjekte edildi. Daha sonra Nürmberg’de yargılanan Nazi doktorlar, Soykırım sırasında kendi yaptıklarını savunmak için bu Amerikan araştırmasını örnek gösterdiler.



1944 - GAZ MASKELERİ İNSAN ÜSTÜNDE DENENDİ


1944 Amerikan Donanması gaz maskelerini ve koruyucu kıyafetleri denemek için insan kobaylar kullandı. Gaz odasına kapatılan bu denekler hardal gazı ve levisit’e maruz bırakıldı.



1945 - EN ZEHİRLİ KİMYASAL GİZLENDİ

Ataç Projesi başlatıldı. Nazi bilim adamlarını işe alan ABD Dışişleri Bakanlığı, Ordu İstihbarat ve CIA, onlara ABD’de çok gizli hükümet projelerinde çalışmaları karşılığında dokunulmazlık ve yeni kimlikler verdi. ‘Program F’ , ABD Atom Enerjisi Komisyonu tarafından başlatıldı. Bu program, atom bombası üretimindeki en önemli kimyasal maddelerden biri olan ‘florid’ in insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştıran en geniş kapsamlı çalışmaydı. Araştırma sırasında floridin insanoğlunun bildiği en zehirli kimyasallardan biri olduğu ve merkezi sinir sistemi üzerinde büyük hasara yol açtığı anlaşıldı; ancak elde edilen bilgilerin büyük bölümü atom bombalarının yapımının engelleneceği korkusuyla ulusal güvenlik adına gizli tutuldu.


to be continued

ay ya da güneş tutulmuştu kalbinize

arkasını dönüp
yürümüştü garson,
bir kağıt
tüm masalarda;
sizin dışınızda her yer
rezerve.
bir soğuklukla
bir sıcaklık örtünmüştü
tek bir sözde;
ay
ya da
güneş
tutulmuştu kalbinize,
yaşadığı bir sır yüzünden
çaresiz kala kala
birisinin dili tutulmuştu
pencerede...

mehmet şenol sisli

9 Ekim 2008 Perşembe

Küreselleşen Dünya mı? küreselleşme iyi bir şey olsa dahi bize getirse getirse Küresel Kriz'in çürük elmasını getirir

ahah başlığım çok dandik oldu ama yazmak istedim.Dünya ekonomik açıdan göçmüş durumda,küresel açlık,gıda savaşları çok yakın,susuzluk vs... tüm bunlar yakın gelecekte başımıza gelecek,bunları düşünmek ve önemlerini almak gerek,ama fazla düşünmek ne yapar,elbette sayko yapar.neyse haberi yaziyim,okuyun

28 ülke risk altında

Küresel mali kriz derinleşirken Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerin(bizde bunların içindeyiz) “daha kötü günlere" hazırlıklı olmasını istedi. Dünya Bankası Başkanı Zoellick, 28 ülkenin risk altında olduğu uyarısında bulundu.

Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, Batılı ülkeleri vuran finans krizinin, gelecek günlerde gelişmekte olan ülkelerde büyük bunalıma yol açabileceği uyarısında bulundu.

Reuters haber ajansının sorularını yanıtlayan Zoellick, küresel mali krizin yayılmakta olduğunu, bunun sonucunda gelişmekte olan ülkelerde, dış ödemeler dengesinde açık, bankacılık krizleri ve şirket iflaslarının görülebileceğini söyledi.

Açlık sorunu büyüyor

Zoellick, küresel mali krizin yanında artan petrol ve gıda fiyatlarının, gelişmekte olan ülkelerde yoksulları daha zor durumda bırakabileceğini söyledi.

Dünya Bankası’nın hazırladığı son rapora göre, artan fiyatlar nedeniyle dünya genelinde yetersiz beslenen yoksulların sayısı bu yıl 960 milyona çıkacak. Bu sarsıcı rapor, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerin maliye bakanlarıyla hafta sonunda yapacağı zirveye sunulacak.

G-20’ler toplanıyor

ABD yönetimi, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın hafta sonunda yapılacak yıllık toplantıları çerçevesinde, sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkeleri bir araya getiren G-20 platformunu toplantıya çağırdı.

ABD Hazine Bakanı Henry Paulson, G-20’lerin acil toplantısında, küresel finans krizine karşı atılacak adımların eşgüdümünün ele alınacağını söyledi. G-20 platformunda Türkiye de bulunuyor.

Dünyanın sanayileşmiş 7 ülkesinin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları da yarın Washington’da bir araya gelecek. G-7 grubunda ABD ve Almanya’nın yanı sıra, Japonya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada bulunuyor.

kaynak: hürriyet.com.tr

Kayan kadınları (zürafa kadınlar)


Cunta rejiminden kaçarak komşu ülke Tayland'a sığınan Kayan kadınlarını (Zürafa kadınlar) bu ülkede de korkunç bir son bekliyor. İnsanlık dışı işkence ve aşağlanmalara dayanamayan kadınlar sonunda isyan etti.

Myanmar'ın dağ köylerinde yaşayan Kayan kadınları, cunta rejiminden kurtulmak için komşu ülke Tayland'a sığınıyor. Tayland ilk zamanlarda kadınlara kucak açarak, kamp kurmuş. Ancak turistlerin bu kadınlara ilgi göstermesi üzerine, turizmle geçinen ülke bu kadınların turistlere gösterildiği hayvanat bahçeleri kurmuş. Kadınlar burada egzotik danslar da sergiliyor.

Turizmciler kadınların sergilendiği bu yerlerden çok para kazanmaya başlayınca onları zorla alıkoymaya başladı. Hergün hayvanlar gibi gösterilmekten bıkan kadınlar isyan etti. Şimdi Taylandlı turistlerin tek korkusu, kayan kadınların isyanının dalga dalga yükselerek bütün tatil bölgelerini sarması. İsyanı bastırmak için kadınlara şiddet uygulanıyor.

Dünyanın en uzun boyunlu kadınları olarak bilinen Kayan kadınları Myanmar'da yaşıyor.

Turizmciler kadınların sergilendiği bu yerlerden çok para kazanmaya başlayınca onları zorla alıkoymaya başladı. Hergün hayvanlar gibi gösterilmekten bıkan kadınlar isyan etti. Şimdi Taylandlı turistlerin tek korkusu, kayan kadınların isyanının dalga dalga yükselerek bütün tatil bölgelerini sarması. İsyanı bastırmak için kadınlara şiddet uygulanıyor.
Dünyanın en uzun boyunlu kadınları olarak bilinen Kayan kadınları Myanmar'da yaşıyor.

kaynak: hürriyet.com.tr

***olayı abartmışlar insanlar artık,hayvanat bahçelerine kapatıp,üzerlerinden para kazanmak ne demek.çok pis aşmış bunlar,çok kötü..

Ich will
istiyorum

Ich will dass ihr mir vertraut
bana güvenmenizi istiyorum

Ich will dass ihr mir glaubt
bana inanmanızı istiyorum

Ich will eure Blicke spuren
bakışlarınızı silmek istiyorum

Ich will jeden Herzschlag kontrollieren
bütün kalp atışlarını kontrol etmek istiyorum

Ich will eure Stimmen horen
sesinizi duymak istiyorum

Ich will die Ruhe storen
huzuru temsil etmek istiyorum

Ich will dass ihr mich gut seht
beni iyi biri olarak görmenizi istiyorum

Ich will dass ihr mich versteht
beni anlamanızı istiyorum

Ich will eure Phantasie
fantazilerinizi istiyorum

Ich will eure Energie
enerjinizi istiyorum

Ich will eure Hande sehen
ellerinizi görmek istiyorum

Ich will in Beifall untergehen
bilerek mahvolmak istiyorum

Seht ihr mich?
beni görüyor musunuz?

Versteht ihr mich?
beni anlıyor musunuz?

Fuhlt ihr mich?
beni hissediyor musunuz?

Hort ihr mich?
beni duyuyor musunuz?

Konnt ihr mich horen?
beni duyabiliyor musunuz?

Wir horen dich seni duyuyoruz

Konnt ihr mich sehen?
beni görebiliyor musunuz?

Wir sehen dich
seni görüyoruz

Konnt ihr mich fuhlen?
beni hissedebiliyor musunuz?

Wir fuhlen dich
seni hissediyoruz

Ich verstehe euch nicht
ben sizi anlamıyorum

Ich will
istiyorum

Wir wollen dass ihr uns vertraut
bize güvenmenizi istiyoruz

Wir wollen dass ihr uns alles glaubt
her şeyimize inanmanızı istiyoruz

Wir wollen eure Hande sehen
ellerinizi görmek istiyoruz

Wir wollen in Beifall untergehen - ja
bilerek mahvolmak istiyoruz-evet

Konnt ihr mich horen?
beni duyabiliyor musunuz?

Wir horen dich
seni duyuyoruz

Konnt ihr mich sehen?
beni görebiliyor musunuz?

Wir sehen dich
seni görüyoruz

Konnt ihr mich fuhlen?
beni hissedebiliyor musunuz?

Wir fuhlen dich
seni hissediyoruz

Ich versteh euch nicht
sizi anlamıyorum

Konnt ihr uns horen?
bizi duyabiliyor musunuz?

Wir horen euch
sizi duyuyoruz

Konnt ihr uns sehen?
bizi görebiliyor musunuz?

Wir sehen euch
sizi görüyoruz

Konnt ihr uns fuhlen?
bizi hissedebiliyor musunuz?

Wir fuhlen euch
sizi hissediyoruz

Wir verstehen euch nicht
sizi anlamıyoruz

Ich will
istiyorum

rammstein-ich will

Geceleyin




Gömülmek geceye. Bazen düşüncelere dalmak için baş eğilir ya, işte öyle, düpedüz gömülmüş olmak geceye. Çepeçevre insanlar uyumaktadır. Ufak bir oyunculuk, masum bir kendini aldatış, sanki evlerde uyumaktadırlar, sağlam yataklarda, sağlam çatılar altında, döşekler üzerinde boylu boyunca uzanmış ya da büzülmüş, çarşaflar içinde, yorganlar altında, gerçekte bir araya gelmişlerdir, o bir vakitler ve sonraları olduğu gibi çöl bir yerde, açıkta bir konak, sayılamayacak kadar insanlar, bir önder, bir kavim, soğuk bir gök altında, soğuk topraklar üzerinde, önce ayakta, şimdi savrulmuş yerlere, alınırlar kollar üzerine bastırılmış, yüzler yere doğru, sakin soluyarak.Ve sen uyanık durursun, nöbetçilerden birisin,yanı başındaki çalı çırpı yığınından yanan bir odun parçasını sallayarak sana en yakınını bulursun.Neden uyanıksın?Birinin uyumaması gerekiyor işte.Birinin olması lazım.

Franz Kafka

19. sone

Aslanın pençesini körlet, Zaman ejderi,
Doyur dünyayı kendi yavrusunun canıyla;
Kaplanın çenesinden sök o keskin dişleri,
Alevlerden dirilen ankayı yak kanıyla;
İstersen kasırga ol, şen mevsimleri karart,
Rüzgâr kanatlı Zaman; yap aklına eseni,
İstersen dünyayı yık, güzel yüzleri sarart,
Ama en kalleş suçtan alıkoyarım seni:
Sevgilimin yüzünü saatlerinle oyma,
Köhne kalemin onu boğmamalı çizgiye;
Sakın sürüp giderken çirkin izini koyma
Sonraki insanlara güzellik kalsın diye.

Geçkin Zaman, yapsan da en şom kötülükleri,
Şiirimde sevgilim sonsuz yaşar dipdiri.

8 Ekim 2008 Çarşamba

Yurt Dışında Ücretsiz Konaklama Hizmeti

Farklı kültürlerden insanlarla tanışmayı seviyor musunuz? Seyahat etmeyi seviyor musunuz? İnsanlara yardım etmeyi seviyor musunuz? Tüm dünyada bedava konaklama imkanına ne dersiniz? İşte bu amaçlarınızı gerçekleştirebileceğiniz web siteleri…

Hospitalityclub bu uygulamanın internet ortamındaki ilk öncülerinden. Türkçe desteği mevcut. Ara yüzü biraz kötü ama iş görüyor.

Hospitality Club nedir?
Hedefimiz insanları biraraya getirmek - ev sahipleri ve konuklar, gezginler ve yerliler. Bütün dünyada binlerce Hospitality Club üyesi seyahat ederken birbirlerine yardımcı oluyorlar - ister geceyi geçirmek için bir çatı olsun ister şehirde bir gezi. Katılmak tamamen ücretsiz, sadece bir dakikanızı alıyor ve herkese açık. Üyeler siteden birbirlerinin profillerine bakabilir, mesaj gönderebilir veya birbirlerine yaşadıkları deneyim ile ilgili yorum yazabilirler.
Kulüp, tek bir fikre inanan gönüllüler tarafından destekleniyor: seyahat edenlerin gittikleri yerlerdeki insanlarla irtibat kurmalarını sağlayarak ve “yerli”lere de farklı kültürlerden insanlarla tanışma şansı vererek, kültürlerarası anlayışı arttırmak ve gezegenimizdeki barışı güçlendirmek. Hiçbir zorunluluk yok (evinizde kimseyi ağırlamak zorunda değilsiniz!) ve üyelik tamamen ücretsiz. Dünya çapındaki dostane insanlar ağımızda sizi de görmeyi çok isteriz!

Couchsurfing.com isimli bu site de aynı mantıkla çalışıyor fakat ara yüzü HC’ye göre daha kullanışlı. Ayrıca HC’de zaman zaman yaşanan yavaşlama veya çökme problemi olmuyor. HC gibi bu sitenin de Türkçe desteği var.
“CouchSurfing uluslararası bir çerçevede insanları ve yerleri birleştirmek, karşılıklı eğitim değişimleri yaratmak, kolektif bilinci canlandırmak, toleransı yaymak ve kültürel anlayışı kolaylaştırmak için çabalar.”
Bir topluluk olarak, bireysel ve de kolektif yanlarımızla dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışıyoruz, ve de kanepe sörfünün bu amacı gerçekleştirmek için bir yol olduğuna inanıyoruz. KanepeSörfü mobilyayla ilgili değildir - sadece tüm dünyada bedava kanepe bulmak değildir - daha iyi bir dünya yaratmada görev almakla ilgilidir. Evlerimizi, kalplerimizi ve yaşamlarımızı açarak daha iyi bir dünya yaratmaya çalışıyoruz. Zihinlerimizi açıyor ve karşılıklı kültürel değişimin mümkün kıldığı bilgiyi içtenlikle karşılıyoruz. Okyanusları, kıtaları ve kültürleri aşan derin ve anlamlı bağlantılar yaratıyoruz. CouchSurfing sadece nasıl seyahat ettiğimizi değil, dünyayla nasıl alakalı olduğumuzu da değiştirmek istiyor!


Bu iki sitenin dışında bir de servas.org var. Bu organizasyon biraz daha ciddi. Üye olmak için mülakata girmeniz gerekiyor ve bazı kuralları var. Güvenliğe önem verenler tercih edebilir.
Bu sitelerde üyeler kaldıkları veya misafir ettikleri üyeler hakkında yorum yazabiliyorlar. Böylece üye seçiminde bir nevi güvenlik sağlanmış oluyor. Ayrıca pasaport numarasını kontrol ederek gelen kişinin yazıştığınızla aynı kişi olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Bunların dışında sitelerin çeşitli güvenlik önlemleri var.
***:yine harika bi fikir bence bu.ama birisiyle net üzerinden görüşüp,yanına gittiğinizde sizi kesmeyeceğinden,biçmeyeceğinden emin olamazsınız lkj.etraf manyak dolu.macerayı seven,ölmekten korkmayanlar tercih edebilir.

İnternette Büyük Boyuttaki Dosyalarımızı Depolamak için bir kaç site

CD, DVD, USB flash bellek, hardisk, disket gibi bilgi depolama araçlarının maliyetini azaltmak mümkün. Bunun için ücretsiz de kullanabileceğiniz dosya depolama amaçlı web siteleri mevcut. Bu uygulamanın dosyalara her yerden ulaşma kolaylığı, cd çöplüğünün ortadan kaldırılması vb. avantajları da var.
Yalnız öncelikle şu konulara dikkat etmek gerekiyor:

Bazı siteler bir süre sonra dosyaları silebiliyor. Üye olmadan önce siteyi dikkat inceleyin.


Daha çok video, müzik vb. büyük boyutlu dosyalar için bu yöntemi kullanırsanız daha faydalı olur. Word, excel gibi dosyalar genelde büyük boyutlu değildirler.
Banka hesap bilgileri, kimlik bilgileri vb. gizli dosyalarınızı bu şekilde depolamamanız tavsiye edilir.
Ücretsiz bir site daha sonra ücretsiz hale gelebilir. Buna da dikkat edin.
Dosya depolama amacıyla kullanabileceğiniz bir çok site mevcut:

PANDAFILE : Herhangi bir üyelik veya kayıt gerektirmiyor ve ayrıca bant genişliği veya dosya sınırlaması bulunmamakta.Sadece “browse” tuşuna basıp, dosyanızı seçip upload ediyorsunuz ve size o dosyaya ait bir url veriliyor. Siz de onu ister arkadaşınıza gönderin, ister bir projede kullanın, isterseniz web siteniz için kullanın.
XDRIVE : 5 GB boyutunda ücretsiz alan sağlıyor.
MOZY : 2GB boyutunda ücretsiz alan sağlıyor.
BOX.NET : 1GB boyutunda ücretsiz alan sağlıyor. Dosya paylaşma özelliği var.
ESNIPS : 5GB boyutunda ücretsiz alan sağlıyor. Dosya paylaşma özelliği var.
MAILBIGFILE : 100 mb’ta kadar dosya gönderme imkanı sağlarken bant genişliği konusunda limit kısıtlamasında bulunmuyor. Ancak, aylık 25 yükleme gibi bir kısıtlaması var.
SENDSPACE : 300 mb’ta kadar dosya gönderebiliyor.
DROPSEND : 1 gb lık dosya gönderme seçeneği sunuyor.
MYOTHERDRIVE : 5gb dosya barındırma imkanı sağlarken, aynı anda 1 gb’a kadar dosya göndermenize izin veriyor. pro üyeliği daha fazla imkana sahip.
MEDIAFIRE : Herbirisi 100 mb olacak şekilde limitsiz dosya gönderme ve download etme imkanı sağlıyor. herhangi bir 3. parti yazılım yüklemenize de gerek yok.
YOUSENDIT : 2gb dosya göndermenize olanak sağlıyor ve göndermek istediğiniz kişiye linkini email olarak iletiyor. dosyalara şifre de koyabiliyorsunuz. Dosyalarınızı 14 gün barındırma hizmeti sunuyorlar.

Freegan Felsefesi


Alıntıdır.

Geçen gün televizyonda freenganlarla ilgili bir belgesel izledim. O belgeselde çöpten beslenen, gayet sağlıklı ve temiz görünen, karavanlarda yaşayan insanlar vardı. Marketlerin çöpe attıkları, tüketim tarihi dolmuş ürünlerle besleniyorlardı. Tüketim tarihi bir iki gün geçmiş bir jambon buldular. İçlerinden birisi jambonun iyi paketlenmiş olduğunu ve hava almadığı için bozulmadığını söyleyip yedi ve uzun zamandır bu şekilde beslendiğini, ciddi bir hastalık geçirmediğini söyledi. Ben de izledikten sonra son tüketim tarihi üstüne biraz düşündüm. Acaba son tüketim tarihi dolan yiyecekleri hemen atmalı mıyız yoksa bir iki gün daha toleransı var mıdır? Tabii cevap saklama koşullarına da bağlı ama tam karar veremedim doğrusu. Neyse biz tekrar dönelim freegan felsefesine…


Freegan, free (özgür) ve vegan (vejetaryen) kelimelerinin birleşerek oluşturduğu yeni yetme bir akıma yani freeganizme tabi olan insanlara verilen isim. Freeganlar lüks tüketime ve israfa tamamen karşılar ve tabiri caizse ikinci el yemek tüketiyorlar. Bu işi de çöp karıştırarak gerçekleştiriyorlar. Bu insanlar dünyada mevcut olan tüketim çılgınlığına karşı kendilerince bir akımını sürükleyen insanlar ve gün geçtikçe sayıları artıyor.

Çöp Sağlıksız Mı?

Karavandan bozma evinde çöplükten topladığı sosisleri kızartarak kendisine nefis bir akşam yemeği hazırlayan Ash Falkhingham için çöpteki tüm ürünler sağlıksız değil. Falkhingham, “Yediğim her şeyin çöplerden olması mantıklı bir yaşam seçimi. Bir süpermarket hayal edin ki; her şey bedava. Market rafları gibi. İsteyen gelip istediğini alıyor,” diyor. Freeganizmin İngiltere’deki ilk temsilcisi olan Falkhingham geçtiğimiz ekim ayından bu yana ülkeyi baştan sonra dolaşarak akımı diğer insanlara da yaymaya çalıştı. Freeganlar kendilerini evsizlerle karıştırtanlara “Benim evim dünya,” cevabını veriyor.

Tüm freeganların vejeteryan olduğunu düşünmeyin. Bazı freeganlar et ürünlerini de yiyiyor. Amerikalı genç freegan John Philips çöpün yiyecek için bir hazine olduğunu söyleyerek “Çöpten yemek sağlıksız diyorlar. İnsanlar öylesine tüketim çılgını olmuş ki paketi açılmamış olanları bile çöpe atıyor. Onlar kapitalizmin çöp kutuları olabilir, ama sosyalistlerin buzdolapları,” diyor.

Gönüllü İşsizlik

“Freeganizm sadece çöpten yiyerek yaşamak mı?” diye sorulabilir. Cevap “Hayır”. Akımın takipçileri insanın kendi zamanını kontrol etme hakkı olduğuna inanıyor. Bu yüzden kendilerini kalıplara sokan, ay sonunu getirmek için onlar için çok da bir şey ifade etmeyen maaşa ulaşmak için çalışmayı reddediyorlar. Freeganların felsefelerini aktardığı internet sitesinde ‘gönüllü işsizlik’ başlığı altında bu sorunsalın nedenleri şöyle açıklanıyor: “Bizler çalışan olarak şiddet, ölüm, yok etme makinesinin çarklılarından biri haline gelmeyi reddediyoruz. Temel ihtiyaçlar giderildiği zaman alınan ekstra maaşın hiçbir anlamı yok.''

Ulaşımda Freeganizm
Freeganlar ekolojik dengeyi bozan taşıtlarla seyahat etmiyor. Kaykay, bisiklet gibi çevre dostu araçlar onların da dostu. Sebze yağı ile çalışan arabalar ise alternatif tercihleri. Freeganlar ev sahibi olmanın bir ayrıcalık değil o kişinin yaşamdaki hakkı olduğunu düşünüyor. Onlar terk edilmiş ya da eve dönüştürülebilecek (ağaç kovuğu, karavan vs.) her nesneyi yaşam alanı olarak kullanabiliyor.

Politik Bir Hareket

Çöpe atılan yiyeceklerle besleniyor, ikinci el giysiler giyiyor, az çalışıp çok gönüllü iş yapıyorlar. Freeganizm sosyal olduğu kadar politik bir hareket olarak da yorumlanıyor. Çünkü hedef kapitalist kısır döngüyü hayata karşı freegan bir duruşla eritebilmek.


***harika bir yaşam felsefesi.ileride hayat kafamı daha çok s*cek olursa bende deniycem bunu ehehe

Google sayfası siyah olsaydı...



Google siyah olsaydı yılda 3000 megawatt elektrik tasarrufu yapılmış olacaktı.

Tamamı beyaz olan bir ekran yaklaşık olarak 74 watt elektrik tüketiyor. Tamamı siyah bir ekransa yaklaşık olarak 59 watt. Google, günde yaklaşık olarak 200 milyon hit alıyor. Her kullanıcı için ortalama 10 saniye arama süresi desek, google, günde 550.000 saat görüntüleniyor. Eğer sayfa siyah olsaydı toplamda 15 watt’lık bir kazancımız olacaktı. Bu da dünya çapında 8.3 megawatt/saat’lik bir enerji kazanımı demekti ya da yılda 3000 megawatt/saat enerji… Elektriğin 1 kilowatt/saat’ine 10 cent dersek, toplamda 300.000$ kar sağlanmış oluyor. Tabii bunlar CRT tipi monitörler için geçerli, LCD’ler için değil.

Firefox isimli tarayıcıda bunu gerçekleştirmek mümkün.

Blackle var bir de bunun yapılmışı. http://www.blackle.com/

7 Ekim 2008 Salı

robert plant, aşık mısın?



Bir yandan Led Zeppelin küllerinden doğmaya uğraşıyor, Londra’daki Ritz Stüdyosunda harıl harıl provalar yapıyorlar. Rahmetli John Bonham'ın oğlu Jason Bonham babasının yerini almış. Öteki tarafta Robert Plant, Alison Krauss abla ile turnede.

Karşılıklı restleşmeler var ve grup ismini açıklamadığı bir vokalisti provalara dahil etmiş, son sözüde Robert Plant söylemiş; Eyvallah size başarılar.

Tabii olayın iç yüzünün ne olduğunu biz bilemeyiz ama Robert Plant & Alison Krauss - Raising Sand 2007 albümünü dinledim öehhh Robert Plant bırak bu işleri. Aşık mısın mk?

6 Ekim 2008 Pazartesi

sürgün

Evinde yalnız bir aşık çölde bir damla su
Garip bir görev ve yalnız bir yabancı gibi
Zaman sessiz bir iğne hayat bir dantel
Yarışta sakat bir atlet kader pusuda beklerken
O bu günü yaşıyor
Dünü unutmaya hevesli aklında bir silahla
Sokakta aç bir kurt kaypak bir yan sözünde
Kör bir umut ve anlamsız bir fal var öyküsünde
Zor bir soru için güvensiz bakışlar
Basit bir sırrı var ,ama hiç cesur değil anlatmaya
Kaybettiği bir şey yok kazandığı hiç bir şey
O arsız bir sürgün içindeki zindanda..
İçindeki zindanda

kargo-sürgün

söyle

Cinsel moral yok, dostça bir ses yok
Otoriter devlet yok,sıcak bir dokunma yok
Aşka taviz yok, yüksek adrenalin yok
Söze temas yok, gece içinde gündüz yok
O zaman kendi kendinle kalırsın
İçindeki hayvanla tanışırsın
O zaman yalnızlığı anlarsın İçindeki süpheyle yarışırsın
Söyle, söyle söyle ah söyle söyle yalnız kalırmıydın yine?
Suça teşvik yok, bütün bir ailen yok
Dine inancın yok, cebinde paran yok.
Havada oksijen yok, bir yudum alkol yok
Altın alyans yok, temiz bir giysin yok
O zaman öfke ile siyaha dönersin
İçindeki korkuyla yeşile
O zaman acı ile mora dönersin
İçindeki gururla griye
Söyle söyle söyle ah söyle söyle söyle
O zaman kendi kendinle kalırsın
İçindeki hayvanla tanışırsın
O zaman yalnızlığı anlarsın İ
çindeki süpheyle yarışırsın
Söyle söyle söyle lütfen söyle söyle ah söyle yanlız kalırmıydın yine?
Kuşku bir tilki gibi ormandan nehre süzülen
kelimeler birer savaşçı geceye yenilen...

kargo-söyle

yalnızlar çağı

Herkes yalnızlık içinde ses bekledi doğadan
Özgürlük içinde sustu doğduğu karanlıkta
Odalar, evler içinde ıslak kesif bir duman
Caddeler içindeki bilinmeyen yangından
Bütün ol, ayrı tut kendini
Çünkü öyle, zaten öyle
Umut denen şey, umutsuzluk korkusu...
İnanç denen şey, yokluğun duygusu...
Günler günler içinde hep eridi durdu
Zamandan yardım bekleyen bir dal gibi kurudu
İnsanlığın içinde ölümün sessiz tortusu
Sanat ve aşk ile bir büyük acı oldu
Bütün ol, ayrı tut kendini
Çünkü öyle, zaten öyle
Umut denen şey, umutsuzluk korkusu...
İnanç denen şey, yokluğun duygusu...

kargo-yalnızlar çağı

arabic fahişe

Ben arabic fahiseyim
İyi öpüsür dans ederim
Suda yaprak
İçki masasinda mezeyim
Anam, babam bulmasin beni
Bilinmesin bedenin dili
Ben oryantal fahiseyim
Aklin degil
Etin pesindeyim
Yersiz, yurtsuz fahise
Dertsiz, dilsiz fahise
Suçsuz arabic fahise için
Dünden oryantal çal!

Ben arabic fahiseyim
İslagim, suyum, terim
Istenince gider
Birakinca gelirim
Ruhum; tibetli 'li bir rahip
Kentin los caddelerinde
Kalbim; kuduz bir köpek
Pasteur'un dizlerinde
Yersiz, yurtsuz fahise
Dertsiz, dilsiz fahise
Suçsuz arabic fahise için
Dünden oryantal çal!

kargo-arabic fahişe

geçmek süresi

Hayatından çekip gitmek benim için zor oldu.
Her şey iyi olacak sanma,yanılmak gündelik oldu
Seni ezip gitmek,senin için zor olurdu.
Her şey iyi olacak sanma fedakarlık dost oldu.
İyi olur diye beklemek benim için zor olurdu.
Her şey kötü olacak sanma yaşanan en kötü buydu!
Düşünden bir ur gibi geçtim dilinden bir yara
Aklından bir sır gibi geçtim bugünden yarına..
Yalnızım cünkü ... yalnızım çünkü...
Yalnızım çünkü razıyım !
'Yalnızım çünkü razıyım!'

kargo-geçmek süresi

ayır bizi boğaziçi

Hayat
Doğuda sessizlik
Suskunluk anlamında
Batıda ise
Değerli bir taş sanki
Susmak doğuda
Erdem
Meziyet anlamında batıda ise
Değersiz bir hak gibi
Ayır bizi boğaziçi
Kutsa beni atlatmadan
Gülmek
Doğuda utanç
Kibir anlamında
Batıda ise
Doğal bir istek sanki
Bilgi
Doğuda saygınlık
İtibar anlamında
Batıda ise
Paraya endeksli
Ayır bizi boğaziçi
Anlat bizi ayırmadan
Aci, ağrı ve sonsuz çile
Politikayla yok hiç bir dilde

kargo-boğaziçi

kalamış parkı

Bir çocuk parkıyım, sessiz ve kederli
Salıncaklar içinde, yok hiç kimsesi
Arsız bir çocuk gibisin, şımarık ve tatlı
Sana herşeyimi vermek, içimdeki kıpırtı
Gün gelir kapımdan bakıp içeri girersin
Gün olur bu ıssız yeri terkeder gidersin
Sessizliğin dışından bir ses -seni bana getirdi
Karanlığın içinden bir ışık -gökyüzüne yükseldi
'Aşk bomboş bir park gibi'
Yaşlı banklar üstünde bir kaç ıslak sayfa
Bir hayaletin izinin taşıdı yarına
Unuttugun kolyen bir bebeğin koynunda
Senin silik ismini duyurdu yaşama
'Aşk bomboş bir park şimdi!'
'Aşk bomboş bir park şimdi...'

kargo-kalamış parkı

kaderin dizaynı

Karanlıktan korkan bir kadın
Ağaçlı yolda yürüyor
Geçmişten çılgın bir hata
Yıpranmis bir teselli aklında

Yaşlı sakat bir tennisci
Beton kortta duruyor
Soğuk yüzü yansıyor
Elinde tuttuğu kupaya

Saatin sessi çalmakta
Kathedralin çanları gibi
yalnızlar şimdi susmakta
Şiirin müziği gibi

Bitkin bir rahip mum ışığında
Verdiği vaazlar ardından
Gözyaşları damlıyor
Okuduğu KURAN'A

Saatin sessi çalmakta
Kathedralin çanları gibi
yalnızlar şimdi susmakta
Şiirin müziği gibi

pişmanlıktan kaçan bir yanılgı
Tarihin tozlu dosyasında
Zaman bir girdap gibi
Kaderin kör dizaynında
---Nasıl ki nicedir
Bir bodrum da
Boş bir küpün karanlık kaslarında
Bir örümcek amaçsızca dolaşırsa
Size göre amaçsızca ama ona göre
--- Saatin sesi çalmakta
Şöhretin hırsın aklında
Yalnızlar şimdi susmakta
İnancın umudun koynunda…….

Küller toprağa karıştı
İnanmışların rüzgarında
Saflık bir anlam buldu
İyilerin ruhunda ……………

kargo-kaderin dizaynı

bukalemun

Biri gibi olmak hiç olmadığım gibi bıktım yaşamaktan bir bukalemun gibi...
Kim olduğumu bilme isteği gibi,kişiliğin sıkıcı yap -boz karakteri,
Anlama isteği ne istediğimi bilme isteği gibi ..

Sorular - sorunlar sorular ve cevaplar
Görme isteği;gerçekte kimim ben ?
Pis kokulu bir melek mi yada temiz bir günahkar gibi ..

Zaman; iyi bir dost gibi sinsice aldatan inanç ;
Saklı bir hazine haritası olmayan ..
Anlama isteği ,ne istediğini bilme isteği gibi...

kargo-bukalemun

ruhlarda hiçbir sızı yok

pencereyi kapattı, istanbul'a baktı yaşadığı bir şey vardı onları ayıran mavinin ve morun bütün tonlarını gördüğünü sandı, sonra kendine böyle bir şeyin olmadığını ispatladı
ruhlarda hiç bir sızı yok tek bir soru var kalplerde; -hiçkimseyi üzmeden nasıl hata yapıldı? bir hatanın izi aklında sonunda ikisini de sarsan birşey yüzyüze olunca ...
bir çizgi koydu yaşamına bir nokta yaşadıklarına bir ünlem aradı sonra .. sonra,sonra günlerce unuttuğu bir insana ... hiç kimseyi üzmeden yaşanılan yaşanıldı yalnız kalmaktan değil yanlız olmaktan kork sen! yalnız olmaktan kork sen...

kargo- ruhlarda hiçbir sızı yok

tanrıya dua et

aramızda olanlar kayıp bir çocuk gibi
pazar günü açılmış renkli lunaparkta
gün gelir ararsan beni yalnız yatağında
telefona uzanırsa elin ..
beni asla arama
'ah yalnızlık bir mevsim gibi' ..
suçlunun ismi yalnızın resmi
kibritçi kız gibi tanrı'ya dua et!
her nefes aldığında verdiğin sözler
tedirgin bir sır gibi eridi dudağında
kader bir labirent
tutku ölü bir dost
gözyaşın düşerken yere yardım isteme!
mucizeni bekle dönmemi iste
bir günahkar gibi tanrı'ya dua et.! 'tanrı'ya!'
mucizeni bekle
dönmemi iste
bir günahkar gibi tanrı'ya dua et
yasam kısa bir cümle
ölüm üç noktası
aldığın nefes için tanrı'ya dua et...tanrı'ya.

kargo-tanrıya dua et

mükemmel şarkı sözleri vardı kargonun ne yazık ki artık yoklar

5 Ekim 2008 Pazar

İnkılap ve Benzeri Kavramların Açıklanması

İnkılap nedir? İhtilal nedir? Darbe nedir? vs vs. Habire haberlerde geçer bunlar ama kafamızda oluşan anlam acaba doğru mu,farkları neler vs. biraz olsun açıklayan bir yazı.

İnkılap( Devrim) : Tüm kurumları, devlet biçimi ve sosyal yapısı, ekonomik ilişkileri eskimiş, yaşam biçimi gelişemeyen bir siyasal-sosyal-ekonomik düzenin ani ve köklü olarak yıkılıp, yerine yeni bir dünya görüşünün ürünü olan, gelişme ve yaşama olanağı bulunan bir düzenin kuvvet yoluyla gelmesidir.

Bu anlamıyla inkılabı, ihtilal, ıslahat(reform), tekamül (evrim) ve darbe kavramlarıyla karıştırmamak gerekir. İnkılabın amacı, milletin her yönden ilerlemesi, daha iyiye, daha güzele doğru gitmesidir.

İnkılap, her şeyden önce bir halk hareketidir.İnkılabın en başta gelen özelliği topluma mal edilmesi, toplumca yapılan bir hareket olmasıdır. İnkılap, halk hareketi olarak mevcut düzeni zor kullanarak yıkmayı ve yıkılan düzen yerine yeni bir düzen kurmayı ifade eder. Modern inkılap teorisi, inkılabın sanıldığının aksine ani bir olay, birden patlak veren ani bir hareket olmayıp için için gelişen, oldukça uzun bir sürecin eseri olduğunu ortaya koymaktadır. Buna göre bir inkılapta bir hazırlık, patlama ile başlayan bir uygulama devresi mevcuttur.

Mevcut düzenin yıkılması, mevcut hukuk düzenine karşı gelmeyi, kanuna aykırı olarak harekete geçmeyi gerekli kılar. İnkılap, daha yüksek bir adalet idealine ulaşmak amacı ile gerçekleşir. Bu amaçla eski düzeni yıkar. Yıkılan düzenin yerine yeni bir düzen kurmayı amaç edinmekle inkılabın, yeni bir hukuk düzeni olduğu, gelecek hukuk düzeninin geçerliliğinin temelini oluşturduğu anlaşılır. İnkılap, eski hukuk düzeninin yıkıntısı üzerine yeni hukuk düzeninin kuruluşudur.

İnkılap 3 aşamada gerçekleşir:

1- Düşünce
2- Gerçekleşme(ihtilal)
3- Gelişme.

Birinci aşamayı oluşturan düşünce aşaması, toplumda değişiklik fikrinin, yeni fikrin tohumlarının atıldığı ve geliştirildiği devredir.İkinci aşama hazırlık aşamasının tamamlanmasından sonra gelir ve hareket ( aksiyon) aşamasıdır. Dar anlamı ile de ihtilali ifade eder. Üçüncü aşamayı yıkılan, bozulan düzenin yerine bir yenisini kurma eylemi oluşturur. Yeniden kurma ile inkılap başarılmış olur.

Dar anlamıyla inkılap ise, sosyal hayatta ve sosyal kurumlarda belli yönlerde kökten değişmedir. Bu değişme gelişme şeklinde ve genel anlamda inkılabın ana amacına uygun olarak gerçekleşir. Örneğin; milliyetçilik ilkesinin doğal bir sonucu olarak dil ve tarih inkılapları, Batılılaşma prensibinin sonucu olarak yeni Türk harflerinin kabulü ve ölçülerde metrik sisteme geçilmesi, laiklik ilkesinin kabul edilmesiyle devletin laikleştirilmesi vb. dar anlamda inkılabı ifade eder. Yine 1961 Anayasası’nda yer alan ‘’Atatürk İnkılapları’’ terimi dar anlamda alınan inkılapların tümünü birden belirtmek üzere kullanılmıştır. ‘’ Atatürk İnkılabı’’ veya ‘’Türk İnkılabı’’ denildiğinde ise geniş kapsamlı anlamı ile Kurtuluş Savaşı’nı da içine alan büyük Türk İnkılabı ifade edilmektedir.

İhtilal: Bir devletin siyasi teşkilatını, yasal şekillere uymaksızın değiştirmek üzere zorla ve kuvvet ile yapılan geniş çapta halk hareketine denir.Başka bir ifadeyle ihtilal, düzeni değiştirmek üzere zor kullanılarak yapılan geniş halk hareketidir. Ancak bu hareketin dayandığı düşünce evresini ve ihtilal sonucu yıkılan, alt-üst olan düzen yerine yeni bir düzen kurmayı kapsamaz. İhtilal, geniş ve yaygın anlamıyla inkılabın bir aşamasını oluşturur.

Islahat (Reform): Islahat veya reform, toplum hayatında belirli alanlarda yapılan düzeltmelerdir. Asıl amaç, toplum düzenine yeniden şekil verme, toplumun ihtiyaçlarını ileri görüşle karşılamadır. Reformlar uygulandığı ülkenin hukuk düzenine uygun olarak yapılır, aşamalıdır, zorlayıcı değildir.

Tekamül ( Evrim) : Aşamalı değişikliği ifade eden tekamül veya evrim, yavaş yavaş açılma ve şekil alma anlamına gelir. Toplumun bünyesini sarsmadan meydana gelen gelişmeye evrim denmektedir. Özellikle sosyal ve ekonomik yapılarını belirli bir düzeyin üstüne ulaştıran toplumlar daha çok böyle gelişirler. Ayrıca insan soyunun gelişmesi, doğada olan değişiklikler evrim kavramı ile belirlenir.