19 Ocak 2009 Pazartesi

gece, kadın,kız ve adam

Yırtılan gecenin içinde sözcüklerle oynuyor kadın. Düşlerini, gözyaşlarını, maskeli kahkahalarını karanlığa taşıyor.
İrkilten bir tutkuyla kahramanlarını düşünüyor.
Gecelerini satan o küçük kızı... Sakıncalı, sıradışı, öte yandan karşı konulmaz çekicilikteki o adamı...Kızı aşağılayarak acımasız bir yabanıllıkla seven adamı...Onların uçurumun kıyısında seviştiklerini biliyor...
Kadın, onları unutmak istiyor. En çok da adamı, kızın tek müşterisi olan adamı...Onların uçurumun kıyısında seviştiklerini biliyor...
Kadın, onları unutmak istiyor. En çok da adamı, kızın tek müşterisi olan adamı...Adam kadının düşlerine giriyor, uykusunu parçalıyor. Artık güneşler doğmuyor düşlerinde. Hep gece...
"Kurtar beni ondan!" diye bağırıyor kız.
Yakarıyor."N'olur, hiç olmazsa öykülerde yüzümü güldür."
"İstesem de seni kurtaramam," diyor kadın, "sözcüklerle dilediğim gibi oynayamam, yaşam bana izin vermez."
Kız acıyla hıçkırıyor. Ten zevki için kendisiyle yatan adamı anlatıyor kadına. Kızı, okşamadan, öpmeden yalnızca bacaklarını ayırmasını söyleyen adamı... Bir gün ona başkaldırdığını söylüyor, ona karşı gelip öpülmek, sevilmek de istediğini; kaçıp gittikten sonra adamın nasıl çılgına döndüğünü, adeta delirdiğini gülerek ağlayarak anlatıyor kız. Anlattıkça coşuyor. "O, beni geri istiyor, yalnızca tenimi değil, yüreğimi de... Yeniden yırtmak, parçalamak için."
"Kaç, ondan," diyor kadın."
Ondan kaçtım, arayıp buldu. Artık beni yavaşça öldürüyor!

Kumsaldalar. Gecenin içinden dalgalarını kayalara vuran görkemli hışırtısı yükseliyor.
"Neden yazıyorsun?" diye soruyor kız. "Kendini onarmak için mi?"
" Kimileyin boğulur gibi oluyorum. Soluklanmak, öte yandan yaşadığıma, her şeye karşın hâlâ sevebileceğime inanabilmek için yazıyorum." Kadının sesi dalgaların hışırtısına karışıyor. Kız ağlıyor. "Denize gir," diyor kadın, "sana iyi gelir."

"Kız, artık ona hiçbir şeyin iyi gelmediğini söylüyor.
"Onun kokusu, gücü, tutkusu, her şeyi benimle birlikte, içimde en derinlerde..."
Kadın, suya giriyor. Arınmak için soyunuyor denizde. Belki de, geceye, kıza, adama teslim olmamak için. Karanlık su onu usulca içine, çekiyor, gecenin çektiği gibi...
Onları görüyor. Kıyıdalar. Kızla adam. Yine birlikteler. Kız, adama dokunmak istiyor. Her yanına. Adam da kıza. Birbirlerine karşı koyamıyorlar. Bunca acı, bunca nefret, bunca şiddetten sonra... Denize giriyorlar. Su bellerine dek geliyor.
Adam suyun içinde istekten titriyor. İrkilten bir yabanıllıkla sahip oluyor kıza. Kız başını arkaya atmış, gözleri açık, geceye bakıyor. Küçük çığlıklar atıyor adamı içine alırken.
"Sen yalnızca benimsin, beni bırakırsan seni öldürürüm."
Kadın, adamın tehditlerini duyuyor, sonra inlemelerini ve kızın kuş cıvıltısını andıran, baştan çıkaran küçük, kesik çığlıklarını... Onlardan kaçmak, uzaklaşmak istiyor.
Adamın aşk hastası olduğunu biliyor, kızı da hasta ettiğini... Kadın, adamın ona yaklaşamayacağını da biliyor...Ta en başından, yüzyıllar öncesinden biliyor... Öte yandan onu hem istiyor hem de istemiyor... o küçük kız gibi...
Uzaklaşıyor onlardan. Kız ağlıyor, bağırıyor ardından. "Gitme, onu seninle paylaşmak istiyorum. Biraz olsun yükümü al üzerimden. Götür onu, aşkına karşı koyan puslu yüreğiyle birlikte!" Kaçmaya çalışıyor adamdan.
"O, senin" diye sesleniyor kadın, "onu sana verdim!"
"Neden beni üzmeyen birini vermiyorsun bana?"
"O sana âşık," diye yanıtlıyor kadın. "Onun aşkı böyle!"
"Yetmiyor. Benim onunla yarınım yok."
"Kimsenin yarını yok", diye bağırıyor adam. Yakalıyor kızı. Onun ay ışığında fildişi gibi parlayan omuzlarından tutup kendine çekiyor. Dudaklarını, kızın soluk kesen yüzünde, gözlerinde, boynunda, göğüslerinde gezdiriyor.
"Seni artık istemiyorum," diyor kız. "öldürüyorsun beni." Adam kızın uzun saçlarından tutup çekiyor, çekerken aynı acımasızlıkla yeniden sahip oluyor ona, dalgaların arasında. Kızın başı dönüyor, kendini yitiriyor.
"Ona başka bir kahraman bulursan, ikinizi de yaşatmam," diyor adam kadına. Hâlâ kızın içinde. Çıkamıyor bir türlü. Deniz usulca açılıyor, ikiye bölünüyor, adamla kızı o durumda, birbirlerine kenetli çiftleşirken içine çekiyor. Kadın, gözlerinde yaşlarla uzaktan izliyor onları.
Denizden çıplak çıkıyor. Acılarla yoğrulan tenine yansıyor ay ışığı. Adamın sesini derinlerden duyar gibi oluyor:
"Beni istemiyorsan neden yarattın?"
''Seni değiştiremezdim. Böyle olduğunu bilmiyor değildim. Lanet olsun, ben de sana âşıktım!"
"Ama teslim olmadın?"
"Olmadım , senin gibi!"
Üşüyor kadın. Biri onun üzerine gece mavisi bir pelerin atıyor. Kadın, gecenin şairini tanıyor. Ansızın ortaya çıkar, yalnızca geceleri dolaşır. Yıldızlardan, ay ışığından süzdüğü dizelerle oynar...
Yalnızca, "Gel," diyor gecenin şairi, gizemli, baştan çıkaran sesiyle.
"Gel!"
Kadın, onun nereden, hangi koyu gölgeli yasaklı, yorgun kentlerden geldiğini biliyor... Üzerine atılan pelerine karşın,

hâlâ üşüyor...

Çok üşüyor...

Nevra Bucak

Hiç yorum yok: