1 Aralık 2012 Cumartesi

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ



Türkçesi ‘İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’ olan HIV (Human Immunodeficiency Virus), AIDS hastalığının bulaşmasına neden olan virüstür. İki türü bulunur. HIV-1 dünyada en sık rastlanan AIDS hastalığına neden olan tipidir. HIV-2 ise daha az görülür.

Bu virüs kişiye bulaştığında, bedenin kişiyi hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemine zarar verir. İlk başta sistemi zayıflatır, ardından da tamamen yok eder. Bunun etkisiyle beden mikroplara karşı tamamen açık bir hâle gelir. AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır. Bu aşamada hayati tehlike yaratan enfeksiyonlar veya kanser ortaya çıkabilir. Eğer kişi bu virüsü kaptığını düşünüyorsa, sonucu öğrenmek için o tarihten üç ay sonra Elisa testi yaptırabilir.

Şu ana kadar bilinen ilk AIDS vakaları 1981 yılında Kaliforniya’da görülmüş. Bunların çoğu hastalığı cinsel yolla kapmış olan eşcinsel erkekler ve ortak şırınga ile damardan uyuşturucu kullanan bağımlılarmış. 1983 yılında uzmanlar hastalığa HIV’in neden olduğunu tespit etmişler.
Dünyadaki HIV pozitif vakalarının yüzde 70’ine, hastalığın ilk ortaya çıktığı yer olarak düşünülen Afrika’da rastlanıyor. Birleşmiş Milletler’in 2004 yılında yayımladığı rapora göre, dünyada 38 milyon kişi HIV taşıyor. Her yıl beş milyon kişi virüsü kapıyor ve üç milyon kişi de hayatını kaybediyor.

AIDS NASIL BULAŞMAZ?
-Tükürük
-Terleme
-Deriye dokunmak
-Başkasının havlusunu kullanmak
-El sıkışmak
-Kucaklamak
-Yanaktan öpüşmek
-Ortak yiyecek ve içecekler
-Ortak tabak kullanımı
-Havuz ve tuvalet kullanımı
-Aynı evi paylaşmak
-Başkasının giysisini giymek (HIV vücudun dışında yaşayamayacağı için bulaşması kolay değildir).

AIDS NASIL BULAŞIR?
-Kan yoluyla (HIV taşıyan kişinin kanının, dokusunun veya organının nakli)
-Cinsel ilişki
-Hamile ve HIV taşıyıcısı anneden çocuğa. En çok da anne sütü ile bulaşır.

9 Kasım 2012 Cuma

Şimdi suratına bir tane çaksam, sanat diyebilir miyim buna?

2 Kasım 2012 Cuma

vücudunun kokusunu unutmak istiyorum
dudaklarının tadını unutmak istiyorum
bir kez olsun, mutlu bi hayat yaşamak istiyorum..

18 Ekim 2012 Perşembe

DÜNYA NÜFUSUNUN 3’TE 1’İ TRAFİKTE SOLDAN GİDİYOR

İngiltere ya da Kıbrıs’a gidip, orada araç kiralayarak trafiğe çıkanlar, “soldan akan trafikte sağdan direksiyonlu otomobil” kullanmanın bize ne kadar“ters” geldiğini yakından bilir. Bu nedenle trafiğin soldan aktığı ülkelerdeki araç kiralama şirketleri, yabancı müşterilerini trafiğe çıkmadan önce tekrar tekrar uyarırlar. Yakın çevremizde İngiltere, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs ve Malta var, ama daha uzaklara gittiğimizde, 2.2 milyar kişi, trafiğin soldan aktığı ülkelerde yaşıyor. Trafiğin yasal bir zorunluluk olarak soldan akması 1300 yılında İtalya’da, “Bütün yollar Roma’ya çıkar” sözünü ilk söyleyen kişi olarak da tarihe geçen Papa 8’inci Boniface tarafından sağlanmış. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu bu kuraldan sonradan vazgeçmiş. Ancak İngiltere tutumunu değiştirmemiş. Bu nedenle, günümüzde trafiğin soldan işlediği ülkelerin büyük çoğunluğu daha önce İngiltere’nin hakimiyetinde olan ülkelerden oluşuyor. Bu kategoriye Hindistan, Okyanusya’daki ülkeler, Karayip adaları ve Afrika’nın güneyindeki irili ufaklı 10 kadar ülke giriyor. Ayrıca Japonya’da da trafik soldan akıyor. Peki bu sistemden İngiltere ve Japonya memnun mu? Muhtemelen hayır.Örneğin Kıta Avrupa’sına uyum sağlamak isteyen İngiltere’de 1960 yılında trafik akış yönünü değiştirmek için çalışmalar yapılmış. Ancak bu değişimin milyarlarca paund’a mal olacağı ortaya çıkınca, bu fikirden vazgeçilmiş. Japonya’da ise, soldan direksiyonlu “ithal” araçlar kullanmak bir prestij sembolü olarak kabul ediliyormuş. Yani değişim için nedenler var ama İngiltere ve Japonya’da çok yüksek maliyet, Hindistanda ise hem ekonomik hem de 1 milyara yaklaşan nüfus nedeniyle böyle bir değişimi gerçekleştirmek zor gözüküyor.

14 Ekim 2012 Pazar

öyle güzelsinki içimde,
onu kirletmeyeceğim seninle ..

27 Eylül 2012 Perşembe

Hassiktir edepsizmiş yazılarım. Biliyorsunuz bedenleri ihanet kokmasaydı o şahısların kimsenin kafasını koparmazdı satırlarım...

k.iskender

10 Eylül 2012 Pazartesi

hastayım dediğinde;
bir erkek,
kıyamam, kendine dikkat olur mu'dan öteye geçemeyen kısa mesaj budalaları..

artık havalar soğudu, sıkı giyin bak diyen yapmacık ağızları
...

gelemeyecek kadar meşgul olan sevgililerin
rol icabı kısa mesajla verdikleri o unutulmaz sadakat sözleri,
siktirin gidin..

sonra hastayım dediğinde bir kadın,
aklına neyin var demekten önce regl olma ihtimalini birinci plana koyup
işimiz haftaya kaldı planlarını yapan bacak arası planları..

demişler ki dünya kadar malınız olacağına fındık kadar,
yok küfür yok
yüreğiniz olsun diyecektim.

köpeğinizi gezdirir gibi elini tutup gezdirdiğiniz ve
beni seviyor, ne dersem yapar düşüncesinde seviyorum dediğiniz adamlar
bir haftada kıvama gelir ya da iki birayla dediğiniz kadınlar
ilk günden oldukça yol katedip samimiyetin amına koyanlar
ve siz,

hepiniz...
aynı telefondan aynı mesajları kaç farklı numaraya gönderdiniz kimbilir,

kaç kılığa girdiniz, kaç kez şekil değiştirdiniz,

siktir edin,
nasıl olsa kimse bilmiyor.


Gökhan İnesi

5 Eylül 2012 Çarşamba


17 Ağustos 2012 Cuma

Lethe

Yok eden (Dağıtan, eriten) sıvından ver içmek için bana
Ve boş ve güçlü unutkanlığın tatlı merhemini ve lütfunu ödünç ver bana;

Yakın tut beni. (İçten, samimi sarıl bana)
Gökyüzünden (Cennetlerden) hızla ayrılırken,
Gece boyunca hızla ayrılırken
Çöz (Açığa çıkar) yıldızları.
Sen, kılıcım ve ipim (Darağacım) olduğun için
(Sen) benim lethe'msin.

Kobalt akımlarında
Yanan anıları delmek, parçalamak için
Kalbime saldırdın sen.
Beni tekrar öldürmek için
Pençe gibi parmaklarınla
Acının keskin bıçak darbeleri içinde
Damarlarımı temizle.

Çal beni, al (İşgal et) beni ve yükle (Suçla) beni yine!
Yandığım ve (Soğuktan) titrediğim için
her hareketinle yak beni.


Böylece temizlendim bir projektörle.
Boş ve güçlü unutkanlığın tatlı merhemi ve lütfuyla
Öpülmüş (Okşanmış)
Yeniden işlenmiş ve yenilenmiş görünüyorum.


Lethe,
Benim tek arkadaşım ve rehberim!
Yakın tut beni (İçten, samimi sarıl bana).
Senin parmaklarınla boğulurken,
Senin aşkınla boğulurken
Nefret ettiğim yaşam sen olduğun için
(Sen) benim lethe'msin.

Gözlerimdeki alevlerle ve üstümdeki okyanusla
Tutkulu özlemlerde sürükle beni!
Ve bana sensiz yaşayabileceğim bir hayat bağışla!

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Evet bayım,
Yol üstü hayatınızdan geçen en ahmak kadın benim…
Çünkü yalnızca yoldan geçtim, altınızdan asla.
Kirli parmaklarımı pantolonuma silmeden asla sürmedim gözyaşlarınıza.
Tokat izi saklayan yanaklarınızı öpmeden önce,
... Nikotin kokan dişlerimi fırçaladım mutlaka…

Evet bayım,
Aklına geldiğinizde ayağa kalkan tek aptal benim.
Çünkü bir kanepeye uzanıp film izlemeyi teklif etmedim size!
Düşlerimi anlattım yalnızca, hiç fantezim olmadı..
Ve iç çamaşırınızın rengini hiç merak etmedim.
Bu yüzden arkan açılmasın diye,
Arkası kapalıdır bütün sandalyelerimin…
Evet bayım,
Karşılaşacağınız en korkak kadın benim!
Çünkü tuttuğu eli asla bırakmayanlardanım.
Kazandığını kaybetmeyi göze alamayanlardan.
Bu yüzden başka eller vücudunuzdayken,
Benimkiler hiç düşmedi omuzlarınızdan…

Evet bayım,
Öptüğünüz en tecrübesiz kadın yine benim!
Parçalanmış dudaklarınıza dudaklarım merhem olsun istedim..
İlk sizdiniz bayım,
ilkimdiniz.
Aşka uzak ve kurak tenimde,
En hoyrat iklimdiniz, incittiniz.
Akıttığınız kan yüreğimin bakireliğiydi.
Bilemediniz…


Evet bayım,
İşte gördüğünüz ve göreceğiniz en şerefsiz kadın da benim!
Bundan büyük şerefsizlik mi olur?
Sevdim…
Şeref, sizin bayım.
Şeref, size ben gibi bakmayan HERKESİN !
Özür dilerim, rahatsız ettiğim için..

5 Temmuz 2012 Perşembe

içime gir ama sigaranı söndürme!

Birden fermuarını çözdü, pantolonunu indirdi. Sonra da külodunu çıkarttı. Beni nasıl aşağılıyacağını biliyordu ama öfkesini kontrol edemiyordu da: "Hadi, gel, gir içime! Hadi, hakkındır, beni evine aldın ya, beni o soğuk sokaklardan kurtarıp getirdin ya buraya, gir içime, hadi!.." diye bağırmaya başladı... Karanlık yerimin bu denli zorlanması, öfkeden deliye döndürmüştü beni. Ona tam, "Yeter artık, yeter; bitir, bu oyunu!" diye bağırırken, cinsel organının çevresinde, kasıklarında, karnının altında derin sigara yanıklarını fark ettim... İşte o anda öfkem gülünç geldi bir an bana, gülünç ve acınası... O ise adeta acıyla kıvranarak ve soluk soluğa, kendiyle konuşmaya devam ediyordu. "Gir içime ama sigara söndürme oramda!.."

**cezmi ersöz'den- içime gir ama sigaranı söndürme kitabından
Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık..
.
.
.
Tutkunu olduğum neyin varsa hepsini bırak kapıda. Yoksa ne kadar istesem de konuşamam seninle. Konuşamam, yalnızca ağlarım. .
.
 
Kapat kapıyı. Kapat, içeri hayat girmesin. İçeri yalanlar girmesin. İhanetler, ihtiraslar, oyunlar, maskeler girmesin içeri. .
.
.
.
 
Korkma benden artık. Aşkına rakip değilim...
 
**cezmi ersöz'den
İnanmıyorum sevgili sana asla. Çünkü sen de bu hayat gibisin... Özletiyorsun, tahrik ediyorsun, öfkelendiriyorsun, aşağılıyorsun, bekletiyorsun, umutlandırıyorsun... Ama yoksun! Gerçek değilsin. Düşüyorum hızla. Tek istediğim elimi tutmandı...! Elimi sana uzatırken sonuna dek güvenebilmekti son isteğim. İnsan başka ne ister ki? Seven insan başka ne umar?

Boşluğa düşerken inançla sarılabilmek ister son insana. Yoldaş sevgiliye...

Her şeyi yaşadım biliyor musun? Her şeyi.. Ama bir tek bu sarılışı yaşamadım. Düşerken son anda olanına. Sen hep sınadın beni, hep gücümü ölçtün. Sana ne verip ne veremeyeceğimi hesapladın. Oysa ben sana olduğum gibi gelmiştim. Neysem O...

Dağınık, hesapsız, doyumsuz, heyecanlı ve yaralı. Çok yaralı...
 
**cezmi ersöz'den..

hayallerini yak evi ısıt!

Bir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı... Sen beni dışladığından beri, beni sevenlere bir hayalet hediye ettin... Tepeden tırnağa aşka, tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet... Bu hayaletin içinde, beni değil seni gördüler hep. Çoğu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti...

Kimisi senin beni beklettiğin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim, diye buralardan...
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye. 

***hayallerini yak evi ısıt'dan - cezmi ersöz

24 Haziran 2012 Pazar

21 Nisan 2012 Cumartesi

zaman alacak intikamımı...

11 Ocak 2012 Çarşamba


maskulinizm

Yaşamak ne güç şeymiş

Kadınlar öğrettiler bana

Başta anam!

Hamamda kaynar sular dökerek başımdan

Onlar uyandırdılar beni çocukluktan

Erkek olup üstlerine çıkayım diye

Bu öyle bir esatır ki

Hem yesir tüccarı olacaksın, hem yesir

Ve vücutlarının akkağıtlarına yazdığım o şiir değil,

med-cezir...

Kadınlar doğurdular beni bağıra bağıra

Yine onlar öldürecekler beni aşktan

Bağırta bağırta...

can yücel

buko'dan

Kırgın,sefil,kendini kazıklanmış
hisseden yalnız insanlar,

güçlerin ihanetine uğradıklarını hissederek,
hayatı suçlayarak,
koşulları suçlayarak,
başkalarını suçlayarak,
oysa aslında onlardır
tamamen iştah tıkatıcı,
görevmişçesine sıradan,korkak
hayatta hiçbir şeyi doğru yapamadıkları halde
haksızlığa uğradıklarını düşünürler,
esefle doldururlar dünyayı,
nefretle-hiçbir yerin ortasında ölü-gözlü milyonlarca
insan hatası,günden güne,geceden geceye hadım edilmiş
eylemleri ile ilerleyen,
dünyanın ciğerini yakıyor bu israf,
dehşeti
bu
israfın..
Sen küfürsün...
Ben bu küfrü etmeyi reddediyorum. Seni sana ediyorum. Seni sana bir hançer gibi tam da
adresinde, o dolaylarda saplarken parmakizim kalsın istiyorum. yüzünde
parmakizim kalsın... İster bir gözyaşı olarak taşı onu, ister müstehzi bir ifade
diye.. Kalsın. Yüzünde parmakizim kalsın..


küçük iskender
Herkes birikmiş bizi
seyrediyor.
Dağılın!
Kukla oynatmıyoruz burada.
Acı çekiyoruz...

oğuz atay