15 Kasım 2008 Cumartesi

John Fante



John Fante (1909-1983), İtalyan kökenli, üç çocuklu, yoksul bir ailenin üyesi olarak 1909 yılında, ABD’de Colorado’da doğdu. Çocukluğu, yoksulluğa ve İtalyan-Katolik ayrımcılığa karşı mücadele ile geçti. Annesi takıntılı bir dindardı; babası ise geçici işlerde çalışan başına buyruk biriydi. Üç erkek kardeşin en büyüğü olarak, aile içerisindeki duygusal dalgalanmalardan nasibini çokça aldı.

Fante’nin babası başka bir kadın için ailesini terk ettiğinde bu olay, aile için bir dönüm noktası olmuştur. Anne Fante, sinir krizlerine yenik düşüp yaşamını depresyonlarla kurulu bir dünyanın içinde geçirmiştir. Bu olay, küçük yaşta Fante’yi derinden etkilemiş; toplumsal anlamda umursamazlığı genel tavır olarak benimsemesine neden olmuştur. John Fante’nin romanlarında toplumsal anlamda bir tavırdan çok bireysel bir yaşam karşıtlığı görülmesinin temelinde de bu umursamazlığın ve içe dönüklüğün etkisi vardır. Çocukluk ve ilk gençlik dönemini Bahara Kadar Bekle Bandini’de olanca açıklığıyla anlatmaktadır.

Birçok yazar gibi Fante de kendi değişken egosunu yaratmış bir yazardır. Eserlerinin baş kişisi Arturo Bandini, ki kendi yaşamıyla özdeşleştirdiği bir karakter olarak karşımıza çıkmaktadır, Güneydoğu Kaliforniya kasabalarında, ağır koşullara sahip düşük ücretli işlerde çalışarak hayatta kalmaya çalışan, İtalyan-Amerikan arada kalmışlığını fikirleri ve davranışlarıyla çokça belli eden, kızgın bir gençtir. Kendi tabiriyle, her şeyin içine tükürür.

Colorado Üniversitesi’ni yarım bırakıp yazmak için 1929’da Los Angeles’e geldiğinde Fante işe televizyon yazarlığı ile başlamış ve bu işi “İsa’nın krallığındaki en iğrenç iş” olarak tanımlamıştır. Full of Life, Something for a Lonely Man, Walk on the Wild Side film yapılmış senaryolarından bazılarıdır.

1932´de ilk kısa öyküsü The American Mercury´de yayınlanmıştır. Bunun devamında, The Atlantic Monthly, Esquire, Harper´s Bazaar gibi dergilerde öyküleri çıkmıştır.

İlk romanı Los Angeles’e Giden yol’u 1936’da yayınevlerine basılması için götürse de olumlu bir yanıt alamamış, ancak ikinci denemede romanı Bahara Kadar Bekle Bandini’yi 1938 yılında yayımlatmayı başarmıştır. İki önemli dergide bu romanı yılın en iyi romanlarından biri olarak lanse edilmiştir.

Romanları, Bahara Kadar Bekle Bandini, Los Angeles’e giden Yol, Toza Sor, Bunker Tepesi Düşleri, otobiyografik ve işlenmemiş düz yazının bir birleşimidir. Tüm bu romanlar, yaşamından kesitleri barındırmaktadır.

Fante’nin Edebiyat çevresi tarafından yeniden keşfedilmesinde ve fanatik bir hayran kitlesi kazanmasında, 1980’lerde Bukowski tarafından yapıtlarının tekrar basılması için başlattığı kampanyanın büyük bir etkisi olmuştur. Bukowski 1979’da John Fante üzerine yazdığı yazıda ona hayranlığını açıkça belli etmiştir. Bu yazının Bukowski severleri John Fante’ye yakınlaştırdığı da bir gerçektir.

Şöyle yazmıştır Bukowski:
“Derken bir gün bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım. Bir kaç paragraf okudum. Sonra çöplükte altın bulmuş gibi kitabı masaya götürdüm. Cümleler sayfada yuvarlanıyorlardı, kayıyorlardı. Her cümlenin kendine özgü enerjisi vardı. Cümlelerin özü sayfaya bir biçim veriyordu; sayfaya oyulmuşlardı sanki. Duygusallıktan korkmayan birini bulmuştum sonunda. Mizah ve acı olağanüstü bir kolaylıkla içiçe geçmişti. O kitabın ilk sayfaları benim için çılgın bir mucizeydi… Kütüphane kartım vardı. Kitabı alıp odama götürdüm, yatağıma uzandım, okumaya başladım ve çok geçmeden farklı bir üslup geliştirmiş biri ile karşı karşıya olduğumu biliyordum. Kitabın adı "Toza Sor" yazarı ise John Fante´ydi. Fante´nin yazarlığıma ömür boyu sürecek bir etkisi olacaktı.

1955’ten itibaren şeker hastası olan Fante, 1978 yılında hastalığının artmasıyla körlüğe yakalandı; son romanı Bunker Tepesi Düşleri’ni eşi ile birlikte tamamladı.

Fante, 8 Mayıs 1983’te 74 yaşında Los Angeles’te öldü.

***: Fante, bukowski'nin her fırsatta övdüğü, övmekte de haksız olmadığı, iyi bi yazar, benzetmeleri insanı gerçekten etkiliyor. Bütün bu yorumları tek bi kitabını okuyarak yapıyor olmam belki saçma ve erkenden olucak ama yapıyorum işte. - Üzümün Kardeşliği- iyi kitap, bi ara vakit bulursanız okuyun

Hiç yorum yok: